İmâm-ı Rabbâni hazretleri “kuddise sirruh” buyurdu ki;
Dünyâyı maksad edinmemeli. Dünyâ, nefsin arzularına yardımcıdır. Dünyâ ve âhiret bir arada olmaz. Dünyâya düşkün olmak, günahların başıdır. Dünyâya düşkün olanlar âhirette zarar görür. Dünyâya düşkün olmamanın ilâcı, İslâmiyete uymaktır. Bu zamanda dünyâyı terk etmek çok zordur. Dünyâyı terk lâzımdır. Hakîkaten terk edemeyen, hükmen terk etmelidir ki, âhirette kurtulabilsin. Hükmen terk etmek de büyük nîmettir. Bu da, yemekte, içmekte, giyinmekte, meskende, dînin hudûdundan dışarıya taşmamakla olur. Dünyâyı terk etmek iki türlüdür; birincisi, mübahların, zarûret mikdârından fazlasını terktir. Bu çok iyidir. İkincisi, haramları ve şüphelileri terkedip yalnız mübahları kullanmaktır. Bu zamanda bu da iyidir.
Tesbih okumak (sübhânallah demek), tövbenin anahtarı ve hattâ özüdür.
Vakit çok kıymetlidir. Kıymetli şeyler için kullanmak lâzımdır.
İşlerin en kıymetlisi sâhibine hizmet etmektir. Yâni Allahü teâlâya ibâdet ve tâat etmektir.
Gençlik zamânında dînin emirlerine uymak, dünyâ ve âhiret nîmetlerinin en üstünüdür.
Tesbih okumak (sübhânallah demek), tövbenin anahtarı ve hattâ özüdür.
Vakit çok kıymetlidir. Kıymetli şeyler için kullanmak lâzımdır.
İşlerin en kıymetlisi sâhibine hizmet etmektir. Yâni Allahü teâlâya ibâdet ve tâat etmektir.
Gençlik zamânında dînin emirlerine uymak, dünyâ ve âhiret nîmetlerinin en üstünüdür.