Şeytân hîlelerinin onuncusu olarak, ibâdet yapmak ezelde takdîr edilmiş ise, mümkin olur. Allahü teâlânın takdîri değişmez. İbâdet yapmakda ve terk etmekde insanlar mecbûr olmakdadır, der. Şeytânın bu sözü bir evvelkinin aynıdır. Ezelde sa’îd denilenlere ibâdet yapmak nasîb olur. Şakî denilenlerin de terk etmeleri lâzım olur. Şeytânın bu hîlesine karşı, herşeyi ve insanların iyi, kötü her işini Allahü teâlâ yaratıyor ise de, insanlara ve hayvânlara (irâde-i cüz’iyye) vermişdir. İrâde-i cüz’iyye insandan meydâna gelir. Fekat, insan bunu yaratdı denilemez. Çünki irâde hâricde mevcûd birşey değildir. İnsanın kalbinde hâsıl olmakdadır. Hâricde mevcûd olan şeyin meydâna gelmesine (Halk etmek), yaratmak denir. Allahü teâlânın (İrâde-i külliye)si ise hâricde vücûdü var olan bir kuvvetdir. Allahü teâlâ, insanın ihtiyârî hareketini yaratmak için, insanın irâdesini sebeb kılmışdır. Bu şart olmasa da yaratır. Fekat bu şart ile, bu sebeb ile yaratması âdetidir. Peygamberlerinde “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ve Evliyâsında “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” bu âdetini bozarak sebebsiz de yaratdığı çok görülmüşdür. Buna (Kerâmet) denir.
– devamı var –
İslâm Ahlâkı