Büyük islâm âlimi imâm-ı Muhammed Gazâlî “rahmetullahi aleyh” [450] hicrî senesinde Tus şehrinde tevellüd etmiş, 505 [m. 1111] senesinde, yine orada vefât etmişdir. Yüzlerce kitâbı içinde, son yazdığı (Kimyâ-i se’âdet) ismindeki kitâbında, dördüncü rüknün altıncı aslında, fârisî olarak buyuruyor ki:
– dünden devam –
Ey nefsim! Anladım ki, dünyânın ni’metlerine ve lezzetlerine alışmışsın ve kendini onlara kapdırmışsın! Cennete ve Cehenneme inanmıyorsan, bâri ölümü inkâr etme! Bu ni’met ve lezzetlerin hepsini senden alacaklar ve bunların ayrılık ateşi ile yanacaksın! Bunları istediğin kadar sev, istediğin kadar sıkı sarıl ki, ayrılık ateşi, sevgin kadar çok olur. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!
Dünyâya niye sarılıyorsun? Bütün dünyâ senin olsa ve dünyâdaki insanların hepsi sana secde etse, az zemân sonra sen de, onlar da toprak olacaksınız! İsmleriniz unutulacak, hâtırlardan silinecek. Geçmiş pâdişâhları hâtırlayan var mı? Hâlbuki sana dünyâdan az birşey vermişler. O da bozulmakda, değişmekdedir. Bunlar için, sonsuz Cennet ni’metlerini fedâ ediyorsun. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!
Bir kimse, kıymetli ve sonsuz dayanıklı bir mücevheri verip, bununla, kırık bir saksı satın alırsa, ona nasıl gülersin? İşte dünyâ, alınan saksı gibidir. Onu kırıldı bil ve ebedî cevheri, elinden çıkdı bil ve sana pişmânlık ve azâb kaldı bil!
Bunlar ile ve bunlar gibi sözlerle, herkes nefsini azarlıyarak, kendi hakkını ödemeli ve nasîhate, önce kendinden başlamalıdır!
Allahü teâlâ, doğru yolda gidenlere selâmet ihsân buyursun! Âmîn.
Kitabı Online Olarak Okumak İçin Tıklayınız.
Kitabı PDF Olarak İndirmek İçin Tıklayınız.
Kitabı Sesli Olarak Dinlemek İçin Tıklayınız.