Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar ki; (Allahü teala Kadir gecesini ümmetime hediye etmiş, ondan önce kimselere vermemiştir )
İman; Peygamber Efendimizin Allahü teala tarafından Peygamber olarak bütün insanlara getirdiği ve bildirdiği emirlerin hepsine güvenmek ve inanmaktır. Allahü teala bütün insanlara iman etmelerini emretti. İnsanlar arasından dilediklerine merhamet edip bunların akla uyarak iman etmelerini nasip eyledi. Bu kullarının kalplerini imanla doldurdu. Yunus suresinin yirmibeşinci âyetinde mealen; “Allahü teala kullarını selamet, saadet yeri olan Cennetine davet ediyor. Dilediğini bu yola kavuşturur” buyurdu. Akıllarına uymayıp Allahü tealanın davetini kabul etmeyenlerden dilediklerini kendi azgın hallerinde bırakmakta, dilediklerini de yine ihsan ederek dilediği zamanda hidayete kavuşturmaktadır. Kendi hallerinde bıraktıklarından, gafletten uyanarak doğru yolu arayanları da merhamet ederek hidayete kavuşturacağını vaad etmektedir. Ankebut suresinin son ayetinde mealen; ” Nefislerine uyanlardan doğru yolu arayanları saadete ulaştıran yollara kavuştururuz “ buyuruldu. Doğru yolu aramayıp nefislerine uyarak iman etmeyenleri, azıp can yakanları Cehennemde sonsuz olarak yakacağını haber veriyor. İslamiyeti işitmeyen çok kimse, aklı selimleri olduğu için, bozulmuş, uydurulmuş dinlerin adamlarına aldanmamışlar, astronomide, fen bilgilerinde ve bilhassa tıp ilminde gördükleri nizamlı hadiselerin birbirlerine bağlantılarını düşünerek yaratılışın sırlarını, bu hesaplı düzenin hakikatini anlamak istemişlerdir. Bunlar, yine akl-ı selimleri sayesinde İslamiyetin bildirdiği güzel ahlakın bir çoğunu bulup Müslüman gibi yaşamış, kendilerine ve başkalarına faydalı olmuşlardır ve Allahü tealanın Ankebut suresinde vaadettiği üzere bunlar, iman etmeye sebep olan rehberlere, kitaplara kavuşmaktadırlar. Allahü tealanın kullarına ihsan ettiği en büyük nimeti; imandır. Yani, Müslüman olmaktır. Bu en büyük nimeti, seçtiği kullarına verir. Allahü tealanın seçtiğini beğenmemek, kendi beğendiğini ileri sürmek ne çirkin şeydir. Bir kimse bu en büyük nimetin kıymetini bilmezse bu nimet elden gider, yani mürted olur, haberi bile olmaz. Allahü teala bu en büyük nimetin şükrünün nasıl yapılacağını Kur’an-ı kerimde “Birbirinizi seviniz” buyurarak bildirmiştir. Müslüman Müslümanı sevmeli, hatta bu sevgi aşk derecesinde olmalıdır. Çünkü Allahü teala bu kulunu seçmiş, ona iman nimeti ihsan etmiştir. Bu sebeptendir ki bir Müslüman bir başka Müslümanı gördüğünde, karşılaştığında, onun kalbini kırmamak için, üzmemek için, ona karşı yanlış bir harekette bulunmamak için renginin uçması, sararması gerekir. Allahü tealanın bir kuluna ihsan ettiği bu en büyük nimetin şükrü ise; bu nimetle şereflenmiş olanları yani Müslümanları sevmektir, bu, çok önemlidir. İman nimetiyle şereflenen bir kimsenin, doğru iman nimetiyle şereflenmesi ise çok daha büyük bir nimettir ve nimetlerde zirvedir. Bunun dışında başka şeylere bakmak; aşağıya bakmak, aşağı, adi olanı istemek demektir ve kendini zelil etmektir. Allahü teala; “Nimetlerimin kıymetini bilirseniz arttırırım, bilmezseniz elinizden alır, şiddetli azap ederim” buyuruyor. Bunun için, kavuştuğumuz nimetlere şükretmek, elimizden gitmemesi için çok korkmak lazımdır. Bu hal va’di ilahidir. Allahü teala ise va’dinden dönmez. onu mutlaka yapar.
Yazının tamamının ses dosyasını dinlemek için lütfen tıklayınız efendim…