Birkaç sene evveline kadar, bu fakîr [ya’nî imâm-ı Rabbânî] miskînleri doyurduğum zemân, Ehl-i abânın rûhlarına niyyet ederdim. Ya’nî Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile birlikde, Alî, Fâtıma, Hasen ve Hüseyn “radıyallahü anhüm” hazretlerinin rûhlarına da gönderirdim. Bir gece rü’yâda, Fahr-i âlemi “sallallahü aleyhi ve sellem” görüp selâm verdim. Selâmımı almadılar ve mubârek yüzlerini döndürdüler ve (Ben yemeği Âişenin evinde yirdim. Bana yemek göndermek istiyenler, Âişenin evine gönderirlerdi) buyurdular. Bundan anladım ki, rü’yâda yüzlerini çevirmelerinin sebebi, yemek dağıtırken, niyyetde hazret-i Âişeyi “radıyallahü anhâ” ortak etmediğim imiş. Ondan sonra hazret-i Âişeyi de hattâ zevce-i mutahheraların hepsini niyyetde ortak eyledim. Ehl-i beytin hepsini “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” araya koyarak düâ eder oldum. Çünki, bunlar da, Ehl-i beytdendirler.