Sevgili Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam” şöyle bildiriyor:
(Benî İsrail’de çok ibâdet eden biri vardı. Beş yüz yıl ibâdet etmişti. Deniz ortasında bir adada bulunuyordu. Allahü teâlâ, ona tatlı su çıkarmıştı. Bir de nar ağacı yaratmıştı. Her gün nar verirdi. Âbidin duâsı üzerine Allahü teâlâ, ruhunu secdede iken aldı. Şimdi hâlâ secde hâlindedir.
Kıyamet günü bu âbid diriltilir. “Allahü teâlânın ihsanı ile mi, yoksa beş yüz yıllık makbul ameliyle mi Cennete girmek istediği” sorulur. Âbid “Ben kendi amelimle Cennete girmek isterim.” der. Melekler, beş yüz yıllık kabul olmuş amelini hesap ederler. Bu kadar amelin, sadece bir gözün şükrünü bile eda edemediği meydana çıkar.
Melekler, Cenab-ı Hakkın emriyle Cehenneme götürürler. O zaman âbid olan kul der ki:
– Ya Rabbî! Beni fazlın ve ihsanınla Cennete koy!
– Ey kulum seni yoktan kim yarattı?
– Sen yarattın ya Rabbî!
– Senin yaratılışın kendin tarafından mı oldu, yoksa benim ihsanım ve rahmetimle mi oldu?
– Senin rahmetinle oldu ya Rabbi!
– Seni bir adaya indirdim. Orada sana tatlı su yarattım. Senede bir defa meyve veren ağaçtan her gün nar bitirdim. Sonra ruhunu secdede iken almamı istedin, öyle yaptım. Bütün bunları senin için kim yaptı?
– Sen yaptın ya Rabbi!
– Benim rahmetim ve fazlım ile Cennete gir!