Âhırette hergün nimetler artacak, iki gün eşit olmayacaktır. İnsan, bilmediği şeyleri, bildiği şeylerle mukâyese eder. Hâlbuki bilinmeyen şey, bilinen şeye kıyas edilmez. Hadîs-i şerîfte; “Dünya, ana rahmine göre Cennet, Cennete göre ise çöplük gibidir.”buyuruluyor. Çöplükle Cennet mukâyese edilir mi? Ana rahmindeki bir çocuğun, nasıl ki dünyaya gelip, çeşitli hâdiselerle karşılaşacağını bilmesi mümkün değilse, Cennete gidecek müminin de, orada kavuşacağı nimetleri bilmesi mümkün değildir. Cennet nimetleri olarak bildirilen bal, ipek, altın, üzüm, ırmak gibi şeylerin, dünyadakilerle hiçbir benzerliği yoktur. Asla birbiriyle mukâyese edilemez. Sâdece isim benzerliği vardır. Cehennemdeki ateş de, dünyadaki ateşten çok farklıdır. Bir kıvılcımı dünyaya gelse, dağları eritir, bütün denizleri kurutur.
Rüyâ ile dünya hayatı bile mukâyese edilmez. Rüyâda gözlerimiz kapalı olduğu hâlde çok yerleri görürüz. Dilimiz oynamadığı hâlde konuşuruz. Rüyâda hükümdar olsak ne çıkar? Az sonra uyanınca, hayâl olduğu görülür. İşte dünya hayatı da, rüyâ gibidir. Asıl hayat olan âhırette hükümdar olmak gerekir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” Nasıl ki, rüyâdaki şeyleri bile dünyadaki nimetlerle mukâyese etmek uygun değilse, dünyadaki şeyler de, Cennetteki nimetlerle mukâyese edilmez.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Cennette hiç kimsenin görmediği, işitmediği ve hayal bile edemediği nimetler vardır.”
“Allahü teâlâ Cennettekilere, ‘Daha iyisini vereyim mi?’ buyurur. Cennet ehli, ‘Daha üstünü de mi var?’ diye sorarlar. ‘Sizden hep râzı olur, size asla gücenmem.’ buyurur.”
“Cennetinki hâriç, her nimet yok olur. Cehenneminki hâriç, her kaygı kesilir.”
“Cennette bulunan şeylerle, dünyadakiler arasında yalnız isim benzerliği vardır.”