ATEŞ KUYUSU
“Resûlullah”, islâmın ilk geldiği yıllarda,
Emr-i mâruf yapardı halka çarşı pazarda.
Emr-i mâruf yapardı halka çarşı pazarda.
“Hakem bin Âs” adında bir müşrik de, ardından,
Gelir ve taklîdini yapardı çoğu zaman.
Gelir ve taklîdini yapardı çoğu zaman.
Bir gün yine görünce Allah’ın Resûlünü,
Arkasından giderek, buruşturdu yüzünü.
Arkasından giderek, buruşturdu yüzünü.
O, tam böyle yaparken kaş göz işâretleri,
Peygamber Efendimiz, o anda döndü geri.
Peygamber Efendimiz, o anda döndü geri.
Onun çirkin hâlini görür görmez o Server,
Buyurdu ki: (Devâmlı bu şekilde kalıver.)
Buyurdu ki: (Devâmlı bu şekilde kalıver.)
O anda yüzü gözü, “oynak” vaziyetteydi.
Kala kaldı öylece ve aslâ düzelmedi.
Kala kaldı öylece ve aslâ düzelmedi.
Yine Resûlullahı, Hak teâlâ her zaman,
Korurdu düşmanların zarar ve ziyânından.
Korurdu düşmanların zarar ve ziyânından.
Bir zaman “Ebû Cehil”, büyükçe bir “Taş” aldı.
Beytullaha gelerek, beklemeye başladı.
Beytullaha gelerek, beklemeye başladı.
Maksadı, Resûlullah oraya geldiğinde,
Başına vurmak idi secdeye indiğinde.
Başına vurmak idi secdeye indiğinde.
Az sonra Resûlullah, teşrîf etti ve hemen,
Namâza duruverdi orada beklemeden.
Namâza duruverdi orada beklemeden.
Kalktı hemen o kâfir, elinde koca bir “Taş”.
Resûl’ün arkasından yaklaştı yavaş yavaş.
Resûl’ün arkasından yaklaştı yavaş yavaş.
Az sonra Resûlullah, secdeye vardığında,
Daha da ilerleyip, durdu hemen ardında.
Daha da ilerleyip, durdu hemen ardında.
Ve o taşı kaldırıp, vuracaktı ki, birden,
Bir telâşa kapılıp, o taş düştü elinden.
Bir telâşa kapılıp, o taş düştü elinden.
Bir şeyden korkmuş gibi titriyordu elleri.
Geri dönüp, sür’atle terk eyledi o yeri.
Geri dönüp, sür’atle terk eyledi o yeri.
Kâfirler merak edip, sordular ona hemen:
(Niçin taşı vurmayıp, geri kaçtın o yerden?)
(Niçin taşı vurmayıp, geri kaçtın o yerden?)
Dedi ki: (Hiç sormayın, yaklaşınca yanına,
Koskoca bir “Ejderhâ” hücûma geçti bana.
Koskoca bir “Ejderhâ” hücûma geçti bana.
Öyle çok heybetli ve büyüktü ki hem başı,
Ondan korkup, düşürdüm elimdeki o taşı.
Ondan korkup, düşürdüm elimdeki o taşı.
Görmedim ben ömrümde öyle korkunç bir hayvan.
Elimde olmaksızın firâr ettim oradan.)
Elimde olmaksızın firâr ettim oradan.)
Bir gün de “Ebû Cehil”. sordu ki kâfirlere:
(Muhammed, namâz için gelecek mi bu yere?)
(Muhammed, namâz için gelecek mi bu yere?)
Onlar (Evet) deyince, dedi ki: (Çok geçmeden,
Şu bıçakla, işini bitireceğim hemen.)
Şu bıçakla, işini bitireceğim hemen.)
Ertesi gün o Server, namâza durdu gelip.
O, gitti arkasından gizlice ilerleyip.
O, gitti arkasından gizlice ilerleyip.
Bıçağını kaldırıp vuracaktı ki, birden,
Bir korkuya kapılıp, firâr etti o yerden.
Bir korkuya kapılıp, firâr etti o yerden.
(Ne için kaçtın?) diye ona sorduklarında,
Dedi: (Ateş kuyusu hâsıl oldu ânında.
Dedi: (Ateş kuyusu hâsıl oldu ânında.
Birileri, üstüme saldırıyordu, gördüm.
Korkup, hemen acele oradan geri döndüm.)
Korkup, hemen acele oradan geri döndüm.)