VAKARLI İDİ
“Peygamber Efendimiz”, vakarlı idi gâyet.
Aslâ tiksindirici yapmazdı bir hareket.
Aslâ tiksindirici yapmazdı bir hareket.
Eshâbı arasında gelip otursa bile,
Hemen ayaklarını örterdi cübbesiyle.
Hemen ayaklarını örterdi cübbesiyle.
Kolay anlaşılırdı sözleri o Server’in.
Yanında bulunanlar, olurdu gâyet emîn.
Yanında bulunanlar, olurdu gâyet emîn.
Yâni Onun yanında otursaydı bir kimse,
Kalbi çok râhat olup, kapılmazdı yeise.
Kalbi çok râhat olup, kapılmazdı yeise.
Eshâbı, huzûrunda çok edebli olarak,
Gelip otururlardı hiç kıpırdamıyarak.
Gelip otururlardı hiç kıpırdamıyarak.
Hattâ kuşlar, onları, birer “Ağaç” zannedip,
Omuzları üstüne konarlardı hep gelip.
Omuzları üstüne konarlardı hep gelip.
Lâkin o sahâbîler yine edeblerinden,
Kıpırdamıyorlardı az bile yerlerinden.
Kıpırdamıyorlardı az bile yerlerinden.
Resûlullah, dünyâ ve dünyâ lezzetlerine,
Önem ve ehemmiyyet vermez idi hiç yine.
Önem ve ehemmiyyet vermez idi hiç yine.
Sâde bir hayât yaşar, sevmezdi şatafatı.
Ve hep tercîh ederdi, mütevâzı hayâtı.
Ve hep tercîh ederdi, mütevâzı hayâtı.
Vefâtında, az arpa kalmış idi evinde.
Zırhı da, rehindeydi bir yehûdî elinde.
Zırhı da, rehindeydi bir yehûdî elinde.
Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurmuşlardır:
(Bu gün, eshâbım için fakîrlik hayırlıdır.
(Bu gün, eshâbım için fakîrlik hayırlıdır.
Lâkin âhir zamanda gelecek ümmetimin,
Zenginliği, daha çok hayırdır onlar için.)
Zenginliği, daha çok hayırdır onlar için.)
Kendisi, sıkıntıyla yaşamak arzulardı.
Günlerce yemek yemez, sert yatakta yatardı.
Günlerce yemek yemez, sert yatakta yatardı.
Âişe vâlidemiz buyurur ki şöylece:
(Yumuşak yatak serdik kendisine bir gece.
(Yumuşak yatak serdik kendisine bir gece.
Sabahleyin uyanıp, kalkınca Efendimiz,
Buyurdu: “Bu yatağı bir daha sermeyiniz.
Buyurdu: “Bu yatağı bir daha sermeyiniz.
Zîrâ bunun yüzünden, gece uyanamadım.
Teheccüd namâzını kılmaktan mahrûm kaldım.”)
Teheccüd namâzını kılmaktan mahrûm kaldım.”)
Yine Peygamberimiz çok ibâdet yapardı.
Farzların hâricinde, çok da namâz kılardı.
Farzların hâricinde, çok da namâz kılardı.
Mübârek ayakları şişene kadar hattâ,
Kıyâmda, namâz için duruyordu ayakta.
Kıyâmda, namâz için duruyordu ayakta.
Dediler: (Hak teâlâ, senin gelmiş gelecek,
Bütün günâhlarını affetti, bu bir gerçek.
Bütün günâhlarını affetti, bu bir gerçek.
O hâlde, niçin böyle yaparsın çok ibâdet?
Ve ne için kendine edersin böyle zahmet?)
Ve ne için kendine edersin böyle zahmet?)
Peygamber Efendimiz buyurdu ki cevâben:
(Rabbime şükredici kul olmıyayım mı ben?)
(Rabbime şükredici kul olmıyayım mı ben?)
Âişe vâlidemiz buyurdu ki: (O Server,
Kalkıp namâz kılmaya başlayınca her sefer,
Kalkıp namâz kılmaya başlayınca her sefer,
Onun mübârek göğsü, hemen hırıldıyordu.
Su fokurduyor gibi sesler duyuluyordu.)
Su fokurduyor gibi sesler duyuluyordu.)
İbni Ebî Hâle de, ediyor ki rivâyet:
(O, hep düşünceli ve hüzünlü idi gâyet.)
(O, hep düşünceli ve hüzünlü idi gâyet.)