HABÎBULLAH’IN NÛR’U
Hiç bir şey yaratmadan âlemde Hak teâlâ,
Habîbinin “Nûr”unu halk eyledi evvelâ.
Habîbinin “Nûr”unu halk eyledi evvelâ.
Ve hadîs-i kudsîde verdi ki şöyle haber:
(Hiç bir şey yaratmazdım, olmasaydın sen eğer.)
(Hiç bir şey yaratmazdım, olmasaydın sen eğer.)
Nitekim yer ve gökler, canlı cansız mahlûkât,
Hep Onun hürmetine var oldu bu kâinât.
Hep Onun hürmetine var oldu bu kâinât.
Yine “Âdem Nebnin kalıbına ruh ve can,
Vermek murâd edince Allahü azîmüşşân,
Vermek murâd edince Allahü azîmüşşân,
Ruh, karanlık bedeni o an hiç sevmemişti.
Bu yüzden o bedene, girmek istememişti.
Bu yüzden o bedene, girmek istememişti.
O zaman buyurdu ki Cibrîl’e cenâb-ı Hak:
(Habîbimin nûr’unu, makâmından alarak,
(Habîbimin nûr’unu, makâmından alarak,
İki kaş arasına koy onu emâneten.
Ki, ruh ona bakarak, bedene girsin hemen.)
Ki, ruh ona bakarak, bedene girsin hemen.)
Yâni nasıl avcılar, bir kuş avlamak için,
O kuşu cezbedecek “Yem” korlar ona ilkin.
O kuşu cezbedecek “Yem” korlar ona ilkin.
Yâni tuzak kurarlar o kuşa daha önce.
Gelir girer tuzağa o kuş yemi görünce.
Gelir girer tuzağa o kuş yemi görünce.
Ruh da, Habîbullah’ın “Nûr”una olup hayrân,
Girdi zevk ve şevk ile, gözünün pınarından.
Girdi zevk ve şevk ile, gözünün pınarından.
Canlandı Âdem Nebî, ruh bedene girince.
Arş-ı âlâya baktı gözleriyle ilk önce.
Arş-ı âlâya baktı gözleriyle ilk önce.
“Lâ ilâhe illallah Muhammed Resûlullah”,
Yazısını görünce, merak etti o nâgâh.
Yazısını görünce, merak etti o nâgâh.
Ve sordu ki: (Muhammed kimdir ki yâ ilâhî!
İsmin ile yan yana yazmışsın Onu dahî.)
İsmin ile yan yana yazmışsın Onu dahî.)
Buyurdu: (Evlâdından biridir ki yâ Âdem!
Bir kimse yaratmadım, Ondan daha mükerrem.
Bir kimse yaratmadım, Ondan daha mükerrem.
Ona her kim uyarsa kullarımdan eğer ki,
Cennetime sokarım o kulu elbette ki.)
Cennetime sokarım o kulu elbette ki.)
Ve hazreti Âdem’in zürriyyeti, bu kere,
Belinden dışarıya çıktılar zerre zerre.
Belinden dışarıya çıktılar zerre zerre.
Şöyle hitâb etti ki ruhlara sonra Allah:
(Benim Peygamberimdir Muhammed bin Abdullah.
(Benim Peygamberimdir Muhammed bin Abdullah.
Onu, âhir zamanda dünyâya gönderirim.
Mahlûklarım içinde en çok Onu severim.
Mahlûklarım içinde en çok Onu severim.
Ey ruhlar, şimdi bana söz verin ki hepiniz.
Ona îmân eyleyip, yardım eder misiniz?)
Ona îmân eyleyip, yardım eder misiniz?)
Hepsi söz verdiler ki: (Kabûl ettik ilâhî!)
Buyurdu: (Öyle ise secde edin siz dahî.)
Buyurdu: (Öyle ise secde edin siz dahî.)
O anda bütün ruhlar, secdeye kapandılar.
Lâkin secde etmedi, kâfir ve münâfıklar.
Lâkin secde etmedi, kâfir ve münâfıklar.
Secde, Âdem Nebî’ye doğru yapılıyordu.
Habîbullah’ın “Nûr”u, alnında parlıyordu.
Habîbullah’ın “Nûr”u, alnında parlıyordu.
İslâm âlimlerimiz buyurdu ki bu bâbta:
(Bu secde, o Nûr için yapıldı o gün hattâ.
(Bu secde, o Nûr için yapıldı o gün hattâ.
Lâkin ibâdet için olmayıp işbu secde,
Bir tâzim ve hürmeti gösterirdi sâdece.)
Bir tâzim ve hürmeti gösterirdi sâdece.)