Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki; Kim Allah içinse Allah da onun içindir. Allahü tealanın rızasını düşünerek hareket edenleri, insanlar ne der diyerek Allahü tealanın rızasından vazgeçmeyenleri, insanların kızacakları işlerde Allahü tealanın rızasına uyanları, Allahü teala himayesine alır. İnsanların rızasını gözetip, Rabbimizin rızasına uymayanların, Allahü tealanın gadab edeceği işlerde insanların rızasına uyanların işini insanlara bırakır.
Îmân ni’metinin şükrünü yapabilmek için, sahip olduğumuz îmân cevherini herkese anlatmak, duyurmak lâzımdır. İnsanlar ebedî ateşde yanmasın düşüncesinde olmak lâzımdır. Emr-i ma’rûf da bu demekdir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki; “Va’zların özü ve nasîhatların kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikde bulunmakdır. Allah adamı olmak ve islâmiyyete yapışmak da, müslimânların çeşidli fırkaları arasında, kurtuluş fırkası olduğu müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemâ’atin doğru yoluna sarılmağa bağlıdır. Bu büyüklerin yolunda gitmedikçe kurtuluş olamaz. Bunların anladıklarına tâbi’ olmadıkça, se’âdete kavuşulamaz.