Ehl-i sünnet alimlerinin sevindirilmesi; kitablarının yayılmasıyladır, islamiyetin yayılmasıdır. Böyle bir hazine varken, ufak tefek meselelerle kendimizi aldatmamalıyız. Mü’minin ahirette en büyük çekeceği üzüntü, keşke şu sevabı kaçırmasaydım, keşke şu işi de yapsaydım da, daha çok ecir alsaydım, olacaktır. Yani, mü’minin ahirette en büyük kaybı, elinde fırsat varken, kaçırdığı sevaplar olacaktır.
Âlimler, Peygamberlerin vârisidir. Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam” hayatı boyunca hiç kimsenin ticaretine, dünya işine karışmamıştır. Benim işim dünya ile değil, sizin ahirette yanmamanız için gönderildim, buyurmuşlardır. İşte büyüklerimiz buyuruyorlar ki; Kim bu kitapları yayarsa, kim İslamiyeti anlatırsa, o da Peygamber aleyhissalatü vesselam’ın vârisidir, vârislerini yarı yolda bırakmazlar.
Peygamber efendimiz “aleyhissalatü vesselam” buyuruyorlar ki; Sizin lezzetlerinizin, sevdiklerinizin belini kıran nesneyi çok hatırlayın. O nedir? Ölüm. Hatta buyuruyor ki; “Ölüm, sana nasihatçi olarak yetmez mi?”. Büyüklerimiz buyuruyorlar ki; İki insan ölümü hatırlayamaz. Birincisi, namaz kılmayan. İkincisi, harama devam eden. Onun için, ölümü hatırlamak, bir nimettir. Çünki o, hem günahlarını döker, hem insanı Allahü tealaya yaklaştırır. Kalbin Allahü teala ile, Allahü tealanın sevgisi ile dolması lazımdır. Bu, şarttır. Maalesef onun yanına dünya sevgisi, para sevgisi, iyiye alamet değildir.