Enver abim buyurmuştu ki;
Bir delikanlı işsiz kalmış ve iş aramaya gitmiş…. Ağanın yanına git, bahçesi sulanacak demişler. Ağanın yanında bu gence iş vermişler, su taşıması için ip-kova ve omuzuna da taşıması için sopa vermişler. İşe başlamış… Şans bu ya, kovanın biri sağlam biri delik… Sağlam kova hiç su akıtmıyor, delikli kovanın yarısı yolda boşalıyor, yarım kova su geliyor. Bu, iki sene sürmüş böyle. Sağlam kova, delikli kovaya meydan okumaya, hakaret etmeye başlamış. Sen zaten ne işe yararsın, yine bende iş var, bir damla suyu zayi etmeden getiriyorum diyor. Senin getirdiğinin yarısı boşa gidiyor, sen hep yarım adamsın, yarım olarak getiriyorsun diyor. Artık delikli kovanın canına tak etmiş… Sucu başına diyor ki; -yeter bu kadar, bu sağlam kovadan uğradığım hakaretler artık yeter, her gün tafra, tafra, hakaret, diyor. Ben buna dayanamıyorum, ya kır beni, ya da yama, ne yaparsan yap, yeter ki sağlam olayım… Sucu çocuk; "öyle mi" diyor, o zaman bugün su taşımayalım da beraber bir gezelim diyor. Gitmişler dereye…. Buradan bahçeye kadar gidelim demiş. O zaman tabi yollar dar. Yolda gelirken demiş ki delikli kovaya, sen hep omzumun sağ tarafındaydın, öteki de sol taraftaydı. Şu yolun iki tarafına bak demiş. Senden akan sulardan ne güzel güller, yeşillikler, bitkiler büyüdü ama öteki taraf kupkuru. Bir taraf kuru, bir taraf mükemmel, hayat. İşte kibirli insanlar dolu kovaya benzer, fakat etrafa bir damla faydaları olmaz. Diyor ki; Senin gibi delikli kovanın, hem kendine faydası var, hem bana faydalı, hem de toprağa faydası var. Güller yetişti senin geçtiğin yerlerde… Hangisi olmak istersin, ondan mı, bundan mı? O da; Biraz daha delsen iyi olur galiba demiş… Onun için, kibirli insanların hiç faydası yoktur. Bir insan kibirli mi, değil mi faydasından belli olur. Eğer dağıtmıyorsa, vermiyorsa o dolu kova gibi etrafa faydası olmayandır, işe yaramaz. Eğer eli açıksa (yani kovanın delikleri varsa) tamamdır, herkese faydalı olur, etrafında çiçekler yetişir..