-HAYATINDAN KESİTLER-
Yıldızları takması ve bazı mühim müjdeler alması:
-2-
Ben Efendi hazretleri’nin yanında, yeni subay elbiselerimle otururken, Şakir efendi kapıyı açdı yanımıza geldi. Daha beni öyle görünce “Ooo, Hilmi abi sen subay mı oldun, Aman da subay elbisesi ne kadar yakışmış sana” dedi. Bu sefer de döndü Efendi Hazretleri’ne, “Efendim baksanıza Hilmi abiye, sırmalı yıldızları takmış, ne güzel de yakışmış değil mi efendim” diyor. Efendi hiç cevab vermiyor. “Efendim bir kerre baksanıza Hilmi abiye ne olmuş?” dedi. Bu sefer Efendi ona döndü; “Sen Hilmi’nin yıldızlarını yeni mi görüyorsun, Hilmi yıldızlarını üç sene evvel takdı” dedi. Hakikaten ben Efendi hazretlerini onsekiz yaşında, üç sene evvel gördüm. Aman ne hoşuma gitdi. Demek ki, Efendi hazretlerini görmek, hakiki yıldızı takmakmış (kabûl edilmekmiş). Bu benim için en büyük bir müjde oldu. Hem, “O yıldızları onsekiz yaşında takdı” dedi, hem de bizim hanıma “Sen benim gelinimsin” dedi. Müjdedir bunlar. Bu iki müjde bana yeter.
Efendi Hazretleri bana yazdığı bir mektubda “Sevilen” kelimesinin başına “pek çok” koymuş, “pek çok sevilen” olmuş. Sevilen deseydi kâfîydi, ne büyük müjde. Bunlar kalbinden gelmese yazmaz. Kalbinden geliyor bunlar mübareğin.
Bunları söylemekden maksadım, büyükler buyuruyor ki; “İnde zikrissalihîn tenzilürrahme” Allahü teâlânın sevdiği kullarının ismi konuşulursa oraya rahmet yağar. Efendi hazretleri’nin ismini, rahmet yağsın diye söyledim kardeşim.
-devamı var-