HAYATINDAN KESİTLER
Okula Başlaması:
Hüseyin Hilmi Efendi beş yaşında, Eyyüb Câmii ile Bostan iskelesi arasındaki Mihri Şâh Sultân ilk mektebine başladı. Burada Kur’ânı kerîm’i hatmetti. Yedi yaşında, sultân Reşâd hânın türbesine bitişik Reşâdiyye nümûne mektebinde ilk tahsîlini yaparken, babası ta’tîl aylarında (Hakîm Kutbüddin), (Kalenderhâne) ve (Ebüssü’ûd) din mekteblerine de gönderir, oğlunun iyi yetişmesi için çok gayret ederdi. 1924 senesinde Reşadiye numune mektebini birincilikle bitirdi. İlk okulda her dersden aldığı altın yaldızlı mükâfatları büyük bir albümü doldurmakdadır. O sene, Konya’dan İstanbul’a getirilmiş olan, Halıcıoğlu Askerî Lisesi giriş imtihânlarını pekiyi derece ile kazandığı gibi ikinci sınıfa da birincilikle geçti. Her sene takdîrler alarak 1929’da askerî liseyi birincilikle bitirdi ve askerî tıbbiyye mektebine seçildi.
Derslerindeki çalışkanlığı ve üstün istidadı hocalarının dikkatini çekiyordu.
Lisede iken geometri hocası, her dersi verince Hüseyin Hilmî efendiye (rahmetullahi aleyh) tekrar etdirirdi. Arkadaşları, sen anlatınca daha iyi anlıyoruz derlerdi. Lise ikinci sınıfda (bir dik açının düşeyinin de dik olması için bir kenarının, düzleme paralel olması lâzım ve kâfidir) teorisini isbât ederken, durakladı. Hocası yüzbaşı Fuâd bey hatırlatmak isteyince (Efendim! Burasına aklım ermiyor. Dediğinizi anlıyorum. Fakat, iki isbâtlama birbiri yerine oluyor) demişdi. Fuâd bey, sınıfın ikincisine soruyor. O da, rakibinin bu hâline sevinerek, (Hayır efendim. Hilmî efendi yanılıyor. Kitâb da sizin anlatdığınız gibi yazıyor) diyor. Hilmi efendi, bunu anlıyamadığında ısrar edince, Fuâd bey, onu yerine oturtuyor ve (Hilmî efendi! insanlık hâli bu. Belki bugün çok çalışarak kafan yorulmuş. Belki de başka üzüntün vardır. Başka zeman iyi anlarsın. Üzülme) diyor. Gece oluyor. Herkes uykuda. Nöbetçi, Hilmî efendiyi (rahmetullahi aleyh) uyandırıyor. (Kalk! Geometri hocası, öğretmenler odasında seni istiyor) diyor. Kalkıp giyiniyor. Geceyarısı, şaşırmış vaziyette odaya gidiyorlar. Füâd bey: (Yavrum Hilmî efendi! Evime gidince düşündüm. Hilmî efendi her yeni verilen dersi bülbül gibi tekrar eder. En çetin matematik problemlerini çözer. Onun, bugün iki ayrı geometri davasının birbirine ters düşdüğünü söylemesi boşuna olmasa gerekdir dedim. Çok inceledim. Anladım ki Hilmî efendi haklı imiş. Fransız profesörü Hadamar yanlış yazmış. İzmir lisesi geometri muallimi Ahmed Nazmi bey de, bunu tercüme ederken farkına varamamış. Ben ise, senelerce, bunu yanlış anlatmışım. Oğlum sen haklısın. Seni tebrik ederim. Senin gibi talebem olduğu için iftihar ediyorum. Senin rahat uyuman, sevinmen için, yarını bekliyemedim, geldim) dedi. Hilmî efendinin (rahmetullahi aleyh) alnından öpdü ve gitdi.
Hilmî efendi, askerî lisenin her sınıfında oruclarını tutdu. Her nemâzını kıldı. Son sınıfda iken nemâz kılan yalnız O kalmışdı. İslâm düşmanlarına aldanmış, belki de satılmış olan birkaç kimse, fen bilgisi diyerek, yalanlarla, iftirâlarla dinsizliği, ecdâd düşmanlığını aşılıyorlardı. Jeoloji hocası Âdem Nezîhi, fizik hocası Sabri, felsefe hocası Cemil Senâ ve târîh hocası Bağdadlı binbaşı Gâlib beğler zararlı telkînlerinde pek aşırı gidiyorlardı. Sınıf arkadaşları arasında bu yüzden nemâz kılan kalmamışdı. O, bu hocalarına aldanmadı. Onların derslerine dahâ çok çalışıyor, hepsinden tâm numara ve takdîr alıyordu.
Lise son sınıfda iken, babası Sa’îd efendi vefât etdi. Askerî lisenin talebeleri, hocaları ve subayları cenâzede bulundu. Eyyüb halkı cenâzede bulunanların çokluğuna şaşmışdı.
-devamı var-