BİR ANLIK İBÂDET
Allahın Sevgilisi, mescitte bir gün yine,
Nasîhat ediyordu sahâbe-i güzîne.
Geldi Cibrîl-i emîn az sonra gökyüzünden.
Bir haber getirmişti, Resûl’e Rabbimizden.
Dedi: (Yâ Resûlallah, bir haberim var size.
Arz etmek istiyorum, onu hazretinize.
Bir ibâdet yaptı ki, bu sabah Ebû Bekir,
Bu da, tam yetmiş yıllık ibâdete bedeldir.)
Hiç birşey buyurmadı, o zaman Cebrâil’e.
(Sıddîk’ı çağır!) diye, emreyledi Bilâl’e.
Hazret-i Ebû Bekir, giyinip çıktı evden.
Geldi Resûlullahın huzûruna âcilen.
O Server, kendisine sordu ki geldiğinde:
(Yâ Ebâ Bekr, bu sabah ne yapıyordun evde?)
Dedi: (Yâ Resûlallah, hiçbir şey yapmıyordum.
Sabah, namâzdan sonra, evde oturuyordum.)
O zaman Resûlullah, şöyle suâl etti ki:
(Bir hayır hasenât da, yapmadın mı hiç peki?)
Hazret-i Ebû Bekir, arz etti ki cevâben:
(Hayır yâ Resûlallah, yapmadım hakîkaten.)
Allahın Sevgilisi, sordu ona bu sefer:
(Peki, bugün kalbinden geçirdin mi bir şeyler?)
Hazret-i Ebû Bekir, dedi: (Yâ Resûlallah!
Evet, geçti kalbimden bâzı şeyler bu sabah.)
Resûlullah bu defâ, sordu: (Yâ Ebâ Bekir!
Kalbinden geçirdiğin o şeyler peki nedir?)
Dedi: (Yâ Resûlallah, bu sabah kıldım namâz.
Sonra, kendi kendime düşündüm şöyle biraz:
“Yarattı Hak teâlâ, Cehennemi, Cenneti.
Ve her ikisini de, doldurmak murâd etti.
Mâdem ki Cehennemin içi tam dolacaktır.
Demek ki, pek çok insan ateşte yanacaktır.“
Sonra, kendi kendime, şöyle düşündüm ki hem:
“Fevkalâde büyük ve çok geniştir Cehennem.
Onun dolması için, pek çok insan gerektir.
Bu da, çok kimselerin yanmaları demektir.”
Sonra da, “Cehennemin şiddeti”ni düşündüm.
Yanacak insanların hâline çok üzüldüm.
Kimsenin yanmasını istemiyordum zîrâ,
Şöyle bir temennîde bulundum hem o sıra:
“Öyle büyük olsa ki vücûdum o gün benim,
Doldursa Cehennemi yalnız benim bedenim.
Sırf benim vücûdumla dolsa yâni Cehennem.
Ve ateşte yanmaktan kurtulsa cümle âlem.”
Böyle bir temennîde bulunmuştum bu sabah.
İnşallah bu temennîm olur yâ Resûlallah.)
Peygamber Efendimiz, bu cevâbı dinledi.
Ellerini açarak, ona duâ eyledi.