Hocamız Hüseyin Hilmi Işık Efendi’nin “rahmetullahi aleyh” vefatlarında yayınlanan gazete yazılarından:
3-
Türkiye gazetesi’nde, hakkında sorulan bir süâle cevâb
– dünden devam –
Hüseyn Hilmi Işık efendi, Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitâblarını okuyup anlayabilecek sâlih kimselerin azaldığını ve câhil kimselerin din adamları arasına karışarak, bozuk kitâblar yazıldığını görerek üzülmüş, (Fitne yayıldığı zemân, hakîkati bilen, başkalarına bildirsin! Bildirmezse, Allah’ın ve bütün insanların la’neti ona olsun) hadîs-i şerîfinde bildirilen tehdîdden dehşet duymuşdur. İnsanlara olan şefkat ve merhameti de, O’nu hizmete zorlayarak, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından seçdiği yazıları terceme etmiş ve herkesin anlıyabileceği şeklde açıklamağa çalışmışdır. Aldığı sayısız tebrîk ve takdîr yazılarının yanı sıra, tek tük câhilin serzeniş ve iftirâlarına da hedef olmuşdur. Rabbine ve vicdânına karşı ihlâsında ve sadâkatinde bir şübhesi olmadığı için, Allahü teâlâya tevekkül ve Resûlünün ve sâlih kullarının mübârek rûhlarına tevessül ederek, hizmete devâm etmişdir. Bütün bu hizmetlerin, İslâm âlimlerine olan aşırı sevgi ve saygısının bereketi ile olduğunu söylerdi. Her sohbetinde İslâm âlimlerinin kitâblarından okur, İmam-ı Rabbânî ve Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin sözlerini aktarırken gözleri yaşarır ve (Kelâm-ı kibâr, kibâr-ı kelâmest), yani büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür buyururdu.
– devamı var –