HAZRET-İ EBÛ BEKR’İN RÜYÂSI
Ömer ibni Hattâb’tan, edilir ki rivâyet:
Resûlullah, dünyâdan etmişti yeni rıhlet.
Geçerken Ebû Bekr’in hânesinin önünden,
Bir “ağlama” sesleri, duydum o ev yönünden.
Durup, çaldım kapıyı ederek hayli merak.
Çıktı hemen “Ebû Bekr“, ağlamaklı olarak.
Baktım, yaş akıyordu her iki gözlerinden.
Niçin ağladığını, suâl ettim kendinden.
Dedi: (Bir rüyâ gördüm yâ Ömer ben bu gece.
Sahâbeyi topla da, anlatayım hemence.)
(Peki!) deyip, topladım cümle sahâbeyi ben.
Başladı anlatmaya rüyâyı o da hemen.
Dedi: (Gördüm rüyâda, kıyâmet koptuğunu.
Herkesin, bir meydanda toplanmış olduğunu.
Yüzleri “yıldız” gibi parlayan kimseler de,
Gördüm, otururlardı hep nûrdan minberlerde.
Bir melekten sordum ki: (Oturanlar kimlerdir?)
Dedi: (O gördüklerin, hepsi de Peygamberdir.
Şefâat yetkisini elinde bulunduran,
Hazret-i Muhammed’i beklerler hepsi şu an.)
Sordum, Resûlullahın nerede olduğunu.
Dedi: (Arş-ı âlâ’nın yanında gördüm onu.)
(Beni de ona götür) diye ricâ eyledim.
Götürdü, edeb ile yanına ilerledim.
Baktım ki, el kaldırmış, hep duâ ediyordu.
Kulak verdim, Rabbinden birşeyler diliyordu.
Diyordu ki: (Yâ Rabbî, sen acı ümmetime.
Affeyle hep onları, sen benim hürmetime.
Zîrâ var içlerinde, mücâhitler, velîler.
Onların herbirine, sen merhamet ediver.)
Rabbimizden bir nidâ erişti ki o yerde:
(Ey Resûlüm, ümmetin günâhkârları nerde?
Söylersin sen sâdece, itâat edenleri.
Lâkin hiç söylemezsin, günâh işleyenleri.
İçlerinde zulmeden, fâiz yiyen kimseler,
Yok mu hiç zinâ eden ve adam öldürenler?)
Arz etti ki: (İlâhî, buyurduğun gibidir.
Lâkin onlar, yine de, seni bir bilmişlerdir.
Onlar puta tapmadı, sana şirk koşmadılar.
Tevhîd üzere olup, küfürden kaçındılar.
Acıyıp, bakma bugün onların günâhına.
Lâyık görme onları, Cehennem azâbına.)
Dedim: (Yâ Resûlallah, ne kadar ağlıyorsun.
Kendini, ümmet için, ne de çok yoruyorsun.)
Buyurdu: (Yâ Ebâ Bekr, çok tazarrû eyledim.
Rabbimden, ümmetimin aflarını diledim.
Rabbim kabûl eyleyip, bağışladı hepsini.
Benim hâtırım için, affetti cümlesini.)