Enver abim buyurdular ki;
İnsanlardan bir şey beklenmez. İnsanlar bugün sever, yarın söver. Allahü tealadan beklemelidir. Dağdan bir ejderha iniyormuş ve o asrın en büyük evliyası olan bir mübarek zât da, talebeleriyle kıra çıkmış. Arkasında da, Ebu Ali Farmedi hazretleri “rahmetullahi aleyh” varmış. O dağdan inince, o mübarek atından inmiş, ona doğru gitmiş. O inince, talebesi de onun peşinden gitmiş. Tam arkasına gelince, ejderha ağzını, burnunu topraklara sürmeye başlamış. Talebesiyle birlikte göz göze gelmişler, senin ne işin var burada, demiş. Bunun sırrını öğrenmedikten sonra, buradan zerre ayrılmam, demiş. Ne sırrı, demiş. Talebesi demiş ki, bir; bu ejderhayla konuştunuz. Sizin vazifeniz, talebeleri irşad etmek. Onun vazifesi, insanları yemek. Ama baktım, siz iyi anlaşıyorsunuz. Mübarek buyurmuş ki; Onaltı sene, aynı mağarada beraber yaşadık. Kokumu aldı, vefa hissini belirtmek istedi. Hayvanlardaki vefakârlık, insanlarda yoktur. İkincisi; yılanın vazifesi ısırmaktır. Bu nasıl size saldırmadı, demiş. Ahlâkı iyi olanın yanında, her mahlukun ahlâkı iyi olur, buyurmuş. Hanımla iyi geçinilmiyor diyorsan kabahat sende. İyi ahlâklı ol, o da iyi olsun. Nitekim, bir misal veriyorlar. İbrahim ‘aleyhisselam’ çok üstün ahlâklı olduğu için, ateşin ahlâkı değişti. Ne oldu? Cennet oldu. Neticede, kabahat sende! Velhasıl, insanlar kendilerini sorgulamadıktan, hesaba çekmedikten sonra, hiç kimseye laf söylemeye hakları yoktur. Mübarekler buyurdular ki; Allahü teala İslamiyeti, dünya ve ahıret seadeti için yaratmıştır. İlaçtır. Neden ilaç içmiyorsun veyahut da dozunda içmiyorsun? Veyahut da zamansız içiyorsun? Yani, onu şartlarına uygun kullanmıyorsun, sonunda da feryad ediyorsun. Kabahat bende, demelidir. Eğer nasihatler insanın kalbini, kimyasını değiştirmiyorsa, hepsi, buzun üstüne yazı yazmaktır. Eğer cibiliyetini değiştirebiliyorsa, işte o, nasihattir. Sen ölmeden, nasıl olmak iddiasında bulunursun?
ali zeki osmanağaoğlu