Enver abim buyurdular ki;
Mübarek Hocamız birgün; Ben gazete kurulmasını istiyorum dediğim ilk gün, akşam eğer bana bir şey sorsaydınız vazgeçerdim; ama siz peki dediniz, ben de peki dedim. İki dudağınızın arasına baktım, buyurdular. Şunu söylemek istiyorum, hani diyor ya, arkadaşlar arasında bir söz hakkımız var. Ne bir defası, hiç yok, sorarlarsa var. Ne diyorsun kardeşim derlerse söylersin. Bir misal verdiler, dediler ki; Efendi hazretleri son zamanlarında iki gözlük üst üste koyuyorlardı. Gözleri zayi olmuştu. Yani kitap açıyorlar. Bir gözlük yetmiyor, bir tane daha üstüne koyuyorlar. Sormuşlar, demişler ki; Efendim ameliyat olsanız iyi olur. Hocamız; Ben gittim yanlarına. Efendi hazretleri bana sordu. Hilmi ne diyorsun, bana göz ameliyatı olmamı söylüyorlar, olayım mı olmayayım mı? buyurdular. Ben dedim ki; Efendim olmayın, bu yaştan sonra o mübarek gözlerinizi kime emanet edeceksiniz. Ben de öyle düşünüyordum, vazgeçtim buyurdular. Ama sordular, onlar sormadan bir şey söylemedim. Velhasıl, Mübarekler buyurdular ki; dünyada en zor iş; aklını ve nefsini bir tarafa koyarak peki demektir. Mümkün değil. Çünki, onun peki demesi için; birincisi, kendi iç düşmanlarından kurtulması lazım. İkincisi, çevre var. Üçüncüsü, bütün bunları atlatacaksın, atlatacaksın ve ondan sonra da peki diyeceksin. İşte onun için, hani demişler ya, bir şeyin tamamı ele geçmezse tamamı da terk edilmez. Olduğu kadar deyip devam edeceksin.
ali zeki osmanağaoğlu