Enver abim buyurdular ki;
Yapan, eden, kendine eder. İyilik eden de kendine, kötülük eden de kendine eder. Hazret-i Ali ‘radıyallahü anh’ buyurmuş ki; Ben hayatta hiç kimseye iyilik yapmadım. Ya İmam, anlamadık. Senin dünyada iyilik yapmadığın hiç kimse kalmadı. Ama siz buyurduktan sonra, hayır diyemeyiz. Ama hikmetini anlamadık, demişler. Hazret-i Ali ‘radıyallahü anh’ buyurmuş ki; “Ben hiç kimseye iyilik yapmadım, ne mana var burada? Birine bir şey verdin. Bu bir iyiliktir. Peygamberimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyor ki; İyilik, istenmeden verilendir. İstedikten sonra verilene iyilik denmez. İstemeden verilen şeye iyilik denir. İstemeden verenin bulacağı karşılık, iyilik olacaktır. Çünki istemek, bizim dinimizde haramdır. Kesin! Mümkün mertebe, ne yiyeceğin varsa, odur. Ama sen istemeden gelen gelir. Onu Rabbim gönderir. Kul nedir ki? Ben bunu verdim, bu mal senin, demek, iyiliktir. Ama Allahü teala Kur’an-ı kerimde vaat ediyor; İyilik edenin mükâfatını ben vereceğim, buyuruyor. Rabbim bana dağlar gibi iyilikte ve ihsanda bulundu. Şimdi o halde ben, ona mı iyilik ettim, kendime mi iyilik ettim? Kendime iyilik ettim. O sadece birkaç gün sevinir. Beğenirse kullanır, giyecek kullanır, ayakkabı kullanır; ama biter. Bu bitmez! Çünki, bir kere sağ tarafıma yazıldı. Başkasına ev verdin, başkasına su verdin, o çok sevindi. Onu sevindirme sevabı ve karşılıksız, Allah rızası için yaptığın bu iyiliğe karşılık, Allahü teala, Kur’an-ı kerimde onun sevaplarını vereceğim diye, vaat ediyor. Rabbim devamlı suretle bana veriyor, ona bir şey verdiği yok. Ben ona verdim, Allahü teala bana veriyor. O halde, ben kime iyilik ettim? Kendime! Onun için, ben kimseye iyilik etmedim, kendime iyilik ettim”. Allah hem dünyada hem ahirette ayırmasın.
ali zeki osmanağaoğlu