Allahü teâlâdan çok korkardı. Her işinde Kur’ân-ı kerîme uymağa çok dikkat ederdi. Talebesine (Bir iş için, sözüme uymıyan bir sened elinize geçerse, benim sözümü bırakınız. O senede uyunuz!) buyururdu. Çünki, talebesi de, kendisi gibi müctehid idiler. Bütün talebesi yemîn ediyor ki, (Ona uymıyan sözlerimizi de, elbette ondan işitdiğimiz bir delîle, senede dayanarak söyledik).
Müftîler, İmâm-ı a’zamın sözü ile hareket etmelidir. Onun sözü bulunmazsa, imâm-ı Ebû Yûsüfe uymalıdır. Bundan sonra, İmâm-ı Muhammedin sözü ile amel olunur. İmâm-ı Ebû Yûsüf ile imâm-ı Muhammedin sözü bir tarafda, İmâm-ı a’zamın sözü karşı tarafda ise, müftî her iki tarafa göre fetvâ verebilir.
(Mîzân-ül-kübrâ)nın önsözünde diyor ki, (Dört mezheb imâmından “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” sonra, hiçbir âlim, mutlak müctehid olduğunu iddiâ etmedi. Yalnız imâm-ı Muhammed bin Cerîr-i Taberî “rahmetullahi teâlâ aleyh” böyle iddiâda bulundu ise de, kabûl edilmedi. İmâm-ı Süyûtî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, mezhebde mutlak müctehid olduğunu söyler ve şâfi’î mezhebine göre fetvâ verirdi. Tesavvufun yüksek derecesine varmış olan ârif-i kâmiller, zevk ve vicdân ile ictihâd sâhibi olurlar. Halâl olan şeyleri, güzel kokuları ile, harâmları da, habîs kokuları ile anlarlar. Bir Ârif-i kâmilden feyz almadıkca, ictihâd derecesine yükselmek mümkin değildir. Bu dereceye yükselen Velînin, bir mezhebi taklîd etmesine lüzûm kalmaz. Onların hanefî, şâfi’î olduklarını söylemeleri, bu dereceye yükselmeden evvel, taklîd etmiş oldukları mezhebleridir. Vilâyet derecelerine yükselebilmek için, dört mezhebden birinin fıkh bilgilerini doğru olarak öğrenmek lâzımdır. Bunun için, Ehl-i sünnet i’tikâdında olan ve o mezhebe bağlılığı bilinen sâlih bir zâtdan dinliyerek veyâ böyle birinin yazdığı ilmihâl kitâbından okuyarak öğrenmek şartdır. İ’tikâdı bozuk, mezhebsiz bir din adamından dinliyerek veyâ ne olduğu belirsiz kimsenin yazdığı kitâbdan okuyarak öğrendiğine uyan yâhud dört mezhebden birini taklîd etmiyen sôfî, dalâlete düşer, (zındık) olur. Başkalarını da yoldan çıkarmakda şeytânın yardımcısı olur.)
Tam İlmihal Se’adet-i Ebediyye