Enver abim buyurdular ki;
İblis, insanları bozmak için çok yollar denemiştir. Şeytanın, önceki peygamberler zamanında Müslümanları bozma yolu, onlara çok lüzumsuz sualler sordurmalarıydı. Onların sorduğu lüzumsuz sualler sebebiyle Allahü teâlâ o kavmi helak etmiştir. Sual, faydalıysa iyidir. Yoksa, kendisini büyük göstermek için, kendisinden bahsettirmek için, karşısındakini mahcup duruma düşürmek için sual sormak bir felakettir. Nitekim birçok önceki kavimler bu yüzden helak olmuşlardır. Mübarekler buyurdular ki, Kardeşim, Allahü teâlâ bir mümine şu dört şeyi vermişse ona her şeyi vermiştir. Ondan daha bahtiyar, ondan daha şanslı kimse yoktur.
1. İnsan yaratmıştır. Çünki, bütün mahlûkları Allah yaratmıştır “celle celalüh”. Her cins mahlûk arasından bizi, mümtaz kıldığı insan olarak yaratmıştır.
2. Yüz yirmi dört binden ziyade veya noksan peygamberler gelmiştir. Onlardan birine ümmet yapabilirdi. Afrika’da, Amerika’da veya başka bir yerde dünyaya getirebilirdi. Ama Müslüman yaptı ve ümmet-i Muhammed’den eyledi. Böyle bir peygambere ümmet olmak, ben-i İsrail peygamberleri gibi çok kıymetlidir.
3. Müslümanların arasından 73 fırkadan da Ehl-i sünnet vel-cemaat fırkasından yarattı. Diğerleri, itikad bozukluğu, bid’at sebebiyle Cehenneme uğrayacaklardır. Ama Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadı; hazret-i peygamberin “aleyhissalatü vesselam” iman ve itikadı, Eshab-ı kiramın imanı ve itikadıdır. Bu ne büyük şans ve ne büyük nimettir.
4. Allahü teâlâ ancak çok sevdiği, çok mümtaz kıldığı, çok ayırt ettiği kullarına nasip eder ki; o da, sevdiği bir dostunu ona tanıtır. Sevdiği bir dostunu tanıtmak, aynen Eshab-ı kirama hazret-i Peygamberi “aleyhissalatü vesselam” tanıtması gibidir. Bunu yapan Allah’tır “celle celalüh”. Ona sevdiği bir kulunu tanıtması demek, ona çok büyük nimetler vereceğinin, Cenneti nasip edeceğinin alametidir. Çünki, vermek istemeseydi istek vermezdi. Biz istedik diyoruz, ne alakası var? Onu veren Allah’tır “celle celalüh”. Mübarekler buyurdular ki, “Cenab-ı Hak bu güzel itikadı, bu güzel imanı, hele hele bu büyüklere olan sevgiyi çöplüğe koymaz. İnsanın kalbi pırlantaya layıktır. Onun için, o büyükleri tanıtır ve sevdirir. Bunun için de ne kadar şükretsek azdır. Bu, özel tahsistir.
1. İnsan yaratmıştır. Çünki, bütün mahlûkları Allah yaratmıştır “celle celalüh”. Her cins mahlûk arasından bizi, mümtaz kıldığı insan olarak yaratmıştır.
2. Yüz yirmi dört binden ziyade veya noksan peygamberler gelmiştir. Onlardan birine ümmet yapabilirdi. Afrika’da, Amerika’da veya başka bir yerde dünyaya getirebilirdi. Ama Müslüman yaptı ve ümmet-i Muhammed’den eyledi. Böyle bir peygambere ümmet olmak, ben-i İsrail peygamberleri gibi çok kıymetlidir.
3. Müslümanların arasından 73 fırkadan da Ehl-i sünnet vel-cemaat fırkasından yarattı. Diğerleri, itikad bozukluğu, bid’at sebebiyle Cehenneme uğrayacaklardır. Ama Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadı; hazret-i peygamberin “aleyhissalatü vesselam” iman ve itikadı, Eshab-ı kiramın imanı ve itikadıdır. Bu ne büyük şans ve ne büyük nimettir.
4. Allahü teâlâ ancak çok sevdiği, çok mümtaz kıldığı, çok ayırt ettiği kullarına nasip eder ki; o da, sevdiği bir dostunu ona tanıtır. Sevdiği bir dostunu tanıtmak, aynen Eshab-ı kirama hazret-i Peygamberi “aleyhissalatü vesselam” tanıtması gibidir. Bunu yapan Allah’tır “celle celalüh”. Ona sevdiği bir kulunu tanıtması demek, ona çok büyük nimetler vereceğinin, Cenneti nasip edeceğinin alametidir. Çünki, vermek istemeseydi istek vermezdi. Biz istedik diyoruz, ne alakası var? Onu veren Allah’tır “celle celalüh”. Mübarekler buyurdular ki, “Cenab-ı Hak bu güzel itikadı, bu güzel imanı, hele hele bu büyüklere olan sevgiyi çöplüğe koymaz. İnsanın kalbi pırlantaya layıktır. Onun için, o büyükleri tanıtır ve sevdirir. Bunun için de ne kadar şükretsek azdır. Bu, özel tahsistir.
ali zeki osmanağaoğlu