Enver abim buyurdular ki;
Mübarekler buyurdular ki; Allahü teala kullarına çeşitli hizmetler nasip etmiştir. Şu veya bu şekilde, herkes elinden geldiği kadar, imkanı olduğu kadar hizmet eder. Ama en büyük hizmet, iki tanedir. Bir, Allahü tealanın dinine hizmet etmek. İki, Onun kullarına iyilik etmek. Bu ikisini ayıramazsınız! Çünki, bir arabi cenab-ı Peygambere sordu. Ya Muhammed, ‘aleyhissalatü vesselam’ sen hep dinden bahsediyorsun. Nedir bu dinin aslı, dedi. Mübarek buyurdu ki; Etta’zîm-ü li-emrillah veşşefakatü li-halkıllah. İmam-ı Rabbani hazretleri ‘kuddise sirruh’ buyuruyor ki; Bu iki cümleyi birbirinden ayıramazsınız. O zaman, noksan kalır. Bu, bir bütündür. Yani, Allahü tealanın emir ve yasaklarına riayet etmek, saygılı olmak. İkincisi, mutlaka insanlara karşı şefkatli ve merhametli olmak. Mübarekler buyurdular ki; Kardeşim, en büyük merhamet, onlara elbise vermek, ev vermek değildir. En büyük merhamet, onları ateşten kurtarmaktır. Dolayısıyla, Mübarekler buyurdular ki; Efendim ahirette, günahkarlar, kabahatliler, ceza çekecekler. Ama hiç suçu yok, hiç kabahati yok.. Onlar da ceza çekecekler. Hadi bunlar günahkar, suçlu. Peki, ötekiler niye? Emr-i marufu terk ettikleri için. Yani, Allahü tealanın kullarına, bildiklerini söylemedikleri için. Efendim, ben bilmiyorum, dersen, bilen bir kitabı ver! Yani, bu işte mazeret yoktur. Bir gece Allahü teala Cebrail ‘aleyhisselam’a bir kavim için, bunları yok et, dedi. Ya Rabbi, onbinlerce insan şu anda teheccüd namazında, sana ibadet ediyorlar. Onları ne yapayım, dedi. Onları da beraber yok et, buyurdu. Ya Rabbi, hikmetini anlayamadım deyince; çünki onlar, kullarıma en ufak bir şekilde emr-i maruf, nehy-i anil münker yapmıyorlar. Onlar bu günahları işlerken, bunların yüzleri dahi ekşimedi, buyurdu. Bu, çok tehlikelidir!