Enver abim buyurdular ki;
Bir gün Mübârekler; bir arkadaşımızın evine gideceğiz, ev sâhibi hâric, sen dâhil beş kişi olsun, buyurdular. Tam hâzırlanıyoruz, beş-on dakika sonra çıkacağız evden, uzakdan bir arkadaşımız gelmiş, ben de gelebilir miyim, dedi. Çıkdım Mübâreklere; Efendim, bir arkadaşımız geldi, acabâ benim yerime gelse, biz zâten berâberiz, böylece yine beş kişi olsa, olur mu efendim? dedim. Mübarekler buyurdular ki; o zemân otur, bir şey anlatacağım. Bedr harbinde hazret-i Peygamber “aleyhissalâtü vesselâm” secdeye kapanmış duâ ederken, Ebû Bekr-i Sıddık “radıyallahü anh” buyurdu ki, Ya Resûlullah, izin ver, ben de savaşa katılayım, kılıcımla ben de cihâd edeyim. Peygamber Efendimiz; hayır sen yanımda kal. Sen yanımda olduğun zemân benim kalbim kuvvet buluyor. Benim kalbimin kuvvet bulması, Eshâbımın kazanmasına sebeb olur. Savaşı kazanırlar. Ama benim kalbime bir ürperti gelirse, kaybederler, buyurmuşlar. Dolayısıyla, onun için senin yanımda olman lâzım. Sen yanımdayken, kalbime kuvvet geliyor, buyurdular.
Mübarek Hocamıza bir gün; Efendim, çıkarken bir arkadaşımız, ben bir yaramazlık yapdım, sizin sohbetinizi kasede aldım, dedi. Ben de üzüldüm, kasedi ondan aldım. Mübârekler, nerede o kaset buyurdular. Cebimde efendim, dedim. Hocamız, teyp var mı diye sordular. Ben şakacı bir insanım, orada bir arkadaşımıza şaka yapmışımdır. Heyecândan kalbim nerede atıyor bilmiyorum, kalbimi arıyorum, başımda mı atıyor, bacaklarımda mı atıyor… Mübârekler kasedi dinlemeye başladılar. Kaldık Mübâreklerle baş başa. Dinlediler, dinlediler… Buyurdular ki, “Küre-i arzda bu sohbetden dahâ kıymetlisi yokdur.” Ben söylemiyorum, Mübârekler söylüyor. Ama neden? Hocamız; “Kendinden bir şey söylememişsin, hep nakletmişsin” buyurdular. Kendimden hiç söylemiyorum. Hep Efendi hazretlerinden, Mübâreklerden, Mevlâna Hâlid hazretlerinden anlattık…
ali zeki osmanağaoğlu