İslâm âleminde İmâm-ı Rabbânî’nin “kuddise sirruh” mektûbâtı kadar kıymetli bir kitap daha yazılmamıştır. Mektûbât, üç cild olup, beşyüzyirmialtı mektûbunun toplanmasından meydâna gelmiştir. Kelâm ve fıkıh bilgilerini, tasavvufun ma’rifetlerini açıklayan uçsuz bir deryâ gibi eşsiz bir eserdir. Mektûbât’ın birinci cildi 1025 (m. 1616) senesinde talebelerinin meşhûrarından Yâr Muhammed Cedîd-i Bedahşî Talkânî tarafından toplanmıştır. Birinci cildde üçyüzonüç (313) mektup vardır. Bu cildin son mektûbu, Muhammed Hâşim-i Keşmî’ye yazılmıştır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri birinci cildin son mektûbunu yazınca; “Muhammed Hâşim’e gönderilen bu mektupla resûllerin, din sâhibi peygamberlerin ve Eshâb-ı Bedr’in sayısına uygun olduğundan, üçyüzonüç mektupla birinci cildi burada bitirelim” buyurmuştur.
İkinci cildi ise 1028 (m. 1619) senesinde yine talebelerinden, Abdülhay Pütnî tarafından toplanmıştır. Bu cildde Esmâ-i hüsnâ ya’nî Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde geçen doksandokuz ismi sayısınca doksandokuz (99) mektup vardır.
Üçüncü cild de İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vefatından sonra 1040 (m. 1630) senesinde talebelerinden Muhammed Hâşim-i Keşmî tarafından toplanmış olup, bu cildde de Kur’ân-ı kerîmdeki sûrelerin sayısınca yüzondört (114) mektup vardır. Her üç cildde toplam beşyüzyirmialtı (526) mektup vardı. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vefatından sonra on mektûbu daha üçüncü cilde ilâve edilmiştir. Böylece toplam mektup adedi (536) olmuştur.
Mektûbât’daki mektupların birkaçı Arabî, geri kalanların hepsi Fârisîdir. İmâm-ı Rabbânî’nin “kuddise sirruh” ve oğlu Muhammed Ma’sûm’un “kuddise sirruh” (Mektûbât) kitapları, Müstekîm-zâde Süleymân Efendi tarafından Farsçadan Türkçeye, Osmanlıcaya tercüme edilip, 1277 (m. 1860) senesinde taşbasması yapılmıştır. Daha sonra birinci cildi Türkçeye tercüme edilerek, “Müjdeci Mektûblar” adı ile İstanbul’da Hakîkat Kitabevi tarafından yayınlanmıştır. Mektûbât’ın ikinci ve üçüncü cildindeki mektuplardan da bir kısmı Türkçeye tercüme edilerek, “Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye” kitabı içinde 108 madde hâlinde yayınlanmıştır.
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebelerinden biri şöyle nakleder: “İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: “Bütün yazılarımızı, âhır zamanda gelecek olan Hazret-i Mehdî’nin okuyacağı ve hepsini makbûl bulacağı bize bildirildi.”
Son asrın zâhir ve bâtın ilimlerinde kâmil, dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mâhir, büyük İslâm âlimi ve rûh bilgilerinin mütehassısı, Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî “kuddise sirruh” hazretleri defâlarca şöyle buyurmuştur:
“Ba’de kitâbillah ve ba’de kütüb-i sitte efdal-i kütüb, Mektûbâtest.” Ya’nî, Allahü teâlânın kitabı olan Kur’ân-ı kerîm’den sonra ve Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem.) hadîs-i şerîflerinin toplanması ile meydana gelmiş olan Kütüb-i sitteden sonra, dîn-i İslâmda yazılmış kitapların en üstünü Mektûbât’tır. Yine Mektûbât’tan bahsederken; “Din ve dünyâya en ziyâde yarıyan ve dîn-i İslâmda misli yazılmamış Mektûbât kitabı…” buyurmuştur.
Evliyâ-yı Kirâmın vilâyetlerinin kemâlâtının ma’rifetlerini bildiren kitapların en kıymetlisi, Celâleddîn-i Rûmî’nin “Mesnevî”si olduğu gibi, hem vilâyet kemâlâtının ma’rifetlerini, hem de nübüvvet kemâlâtının ma’rifetlerini ve inceliklerini bildiren kitapların en kıymetlisi ve en üstünü, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin “Mektûbât” kitabıdır.
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi