Zekât Kimlere Verilir
Kadın, dinen fakir olan kocasına (Hanefi mezhebinde) İmameyn'in kavline göre zekât verir. Kocası maddî sıkıntı içinde ise, bu kavle uymakta mahzur olmaz.
İkisi yanyana gelince tehlikeli. Oruç tutup namaz kılmıyorsa, oruç yine alâmetidir. Oruç da tutmuyor, namaz da kılmıyor, müslümanım demesinin de bir kıymeti olmaz. Çünkü müslüman olabilmesi için, İslâmiyetin emirlerinden birisine değer ve kıymet vermesi lâzım. Zekât verilirken, Kur'an-ı kerimde açık net nereye verileceği yazılıdır. Sekiz sınıftır. Bu sınıfın birisi sonra nesh edildi, yürürlükten kaldırıldı. Bu yedi sınıftan da bir tanesi yok. Bunların müslüman olması şart. Akraba da olsa, müslüman değilse zekât, sadaka-i fıtır, yemin keffareti verilmez.
Aileden birisi kurban nisabına maliktir, ona zekat verilmez. Ama ailenin diğer fertleri kurban nisabına malik değiller ise o fertlerden birisine; mesela hanımı malik değil ise ona, çocukları malik değil ise ona veya hanımı kurban nisabına malik fakat beyi malik değil ise ona zekat verilebilir. Gidipte bizzat sen dinen fakir misin, değil misin diye de sorulmaz. Emin olduğun, güvendiğin, veya sorduğun zaman kırılmayacak, üzülmeyecek, çünkü -bir hayr yaparken, minnet ettirmemek, yani karşındakini ezmemek ve seni gördüğü zaman el, pençe durdurmamak- bir hadis-i şerifte buyruluyor ki; sağ elin verdiğini, sol el bilmesin! Zekatın bir tek farzı vardır. Ayrıyken niyet ediyorsun, verirken hediye diye vermeli. Zahire bakarız. Evde, evin erkeği kurban kesti, hanımı kesmedi, görünürde bir bileziği falan da yok, demek ki fakir bu kadıncağız diyerek, zekat verebiliriz. Efendim, fakir olduğunu zahiren gördük ve verdik. Daha sonra zengin olduğu anlaşılmış olsa bile, bir kavle göre tekrar verilmez,buyruluyor.
Verilmez. Ama, annesi veyâhud da babası fakîrse onlara verilir. Bizzat çocuğun kendisine vermemelidir.
Verilmez. Ama, annesi veyâhud da babası fakîrse onlara verilir. Bizzat çocuğun kendisine vermemelidir.
Oruç tutmak îmân alâmetidir. Fakirse, muhtaçsa verilebilir. Ama akrabadan da öncelikle sâlihleri tercih etmelidir.
Oruç tutuyor ve Cumaya gidiyorsa, zekât verilebilir. Îmân alâmetidir.
Hanefi mezhebinde bu izindir. Sizin ihtiyacınız olmadığı için, yakın akrabaya verirsiniz.
Verebilir. Kendi torunu değildir, başkasının torunudur. Bununla bir alâkası söz konusu değildir. Mîrâs da alamazlar. Adak, yemin keffâreti, fidye de verilebilir.
Oruç tutuyorsa, müslüman ise oldu. Zekât, sadaka-i fıtr, adak müslümâna verilir, müslümân olmayana verilmez.
Kendi zekatını verebilir. Ama annesinin zekatını veremez. Niye? Çünkü, onun yeğeni ama annesinin torunu. Zekat, sadak-ı fıtır, yemin kefareti ve adak, usül ve füru'a verilemez. Usül; anne, baba, dedeler, nineneler, yukarıya doğru. Füru; çocuklar, torunlar, aşağıya doğru, ne kadar inerse insin. Kime vekalet verirse versin, kendi torununa veremez. Vekil ettiği kimsede istediğine veremez. Onun usül ve füruna veremez. Zengine de veremez. Fakire verecek. Bir de, vekili olduğu kimsenin usül ve furuna da veremez. Aslın veremediği yere, vekil de veremez.
Asgari ücretle çalışması yahut yetimi olup, olmamasına değil, dinen fakir olmasına bakıyor, dinimiz. Yetimdir ama zengindir. Zekatta, fıtrada verilmez. Dul kadına da, dul erkeğe de nisap miktarına ulaşmışsa, zengin ise zekatta verilmez, fıtrada verilmez. Asgari ücretle çalışıyor. 100 gram altını var. Dinen zengindir. Zekat vermesi farz, kurban kesmesi vacip. Zekatta alamaz. Mesela; birinin boğazda villası var. Oturuyor. Ama nisaba malik hiçbirşeyi yok. Bu fakirdir. Zekat alabiliyor. Filanca da gecekondu da oturuyor. Elektriği, suyu hiçbirşeyi yok. Ama 100 gram altın toplamış. Elinde tutuyor. Bu gecekondu da oturan zengin dolayısıyla zekat verecek. Sadak-ı fıtırda da olsun, zekatta da olsun, mutlaka müslüman arayacağız. Gayr-i müslim'e verilmez. Veya müslüman, mürted olmuş, dinden dönmüş. Bunlara da verilmez. Peki müslüman olduğunu nereden bileceğiz? Mesela namaz yok diyor. Oruç tutuyor mu? Oruç tutuyorsa, imana alâmet.
Hayır. Ama abiniz evli olup hanımı fakir ise ona verilir. Siz evli olup beyiniz de fakir ise ona da verilir. Yani damat ve gelin eğer fakir ise verilir.
Kurban nisâbına mâlik olana zekât ve fıtra verilmiyor.
Dînen fakirse verilebilir.
Zekât müslümâna verilir. Adam oruç tutmayacak, namaz kılmayacak, içki içecek yani müslümânlıkla hiç alâkası olmayacak ondan sonra da zekât vereceksin. Olmaz o. Kâfir olan fakîre de sadaka verilir. Ama sadaka-i fıtr ve zekât sadece müslümân fakîre yani namazını kılan, orucunu tutana verilir.
Hanefî mezhebinde bir kavilde, dînen zengin olan kadın, zekâtını, dînen fakîr olan kocasına verebilir. Ama erkek, hanımı fakîr de olmuş olsa, hanımına veremez. Çünkü kadının nafakasını temîn etmekle mükellef kocasıdır. Dînimiz onu mesûl tutmuştur. Ama kadın, kocasının nafakasını temînle mükellef değildir.
Tabii. Bakıcı fakîrse otomatik olarak ona verirsiniz. Kayın pedere, kayın vâlideye zekât vermek de câiz.
Hanefi mezhebinde bir kavle göre caizdir, verebilir.
Hanefi mezhebinde bir kavle göre, zengin olan hanım, fakir olan kocasına zekât verebilir.
Kâğıt para ile verince, altın alıp verir, veyâhud da altınla devrini yaparsınız. Sizi vekîl tayîn edince kendi evlâdınıza bile verebilirsiniz. Anne-babanıza, kardeşlerinize, halanıza, dayınıza, teyzenize dînen fakîr olmak şartıyla verebilirsiniz. Bu zekât sizin kendi zekâtınız olmadığı için torunlarınıza da verebilirsiniz. Herhangi bir mahzûru yok. Ama size bu zekâtı verenin torununa veremezsiniz.
Borçlu olana zekât verilir. Yalnız zekât müslümana verilir. Adam oruç tutmuyor, namaz kılmıyor, dîne inanmıyor, dîne küfrediyorsa, böyle kimseye zekât verilmez. Zaten oruca inanmayan, zekâta da inanmıyordur.
Buluğa eren kişi dinen zenginse zekatını vermekle mükelleftir. Kitaplarda çocukların buluğa ermesi anlatılırken; kız çocukları 9 yaşından itibaren; erkek çocukları ise 12 yaşından itibaren büluğa ermeye başlarlar. 15 yaşına kadar çocuk buluğa ermediyse (alametleri görülmediyse) hükmen buluğa ermiş kabul edilir buyruluyor. Bu durumda buluğa eren Müslüman bir kimse ibadetleri yerine getirmekle yükümlüdür. Diyelim ki çocuk 13 yaşında buluğa erdi. 20 bin lira parası var. Bu zekâtını verir. Eğer ki yaş sebebi ile bankadan parasını alamıyorsa babasına vekâlet verir. Babası vekâleti alınca kendi parasıyla bile (altınla devrini yaparak) çocuğun zekâtını verebilir.
Dînen fakirseler verilir.
Damada zekat verebilir. Bir mahzuru söz konusu değil.
Damada fıtrada, zekatta verilir. Adak etide verilir. Adakta verilir, yemin kefareti de verilir. Sadece -fakir olmaları şartıyla- damada değil, geline de, kayınpedere, kayınvalideye de verilir.
Zekat da , sadaka-i fıtr da, adak da, yemin kefareti de veremez. Torun da dedeye veremez.
Hanefi mezhebinde caizdir.
Üvye anne fakirse verilebilir.
Ablanız zekâtını size verebilir. Dînen fakir olduğunuz müddetçe zekât alabilirsiniz. Zekât verirken önce yakından başlanır. Yakından başlamak da sevâp itibâri ile daha fazladır.
Allahü teâlâ zengine ver diye emretmiştir. Ama fakire al diye emretmemiştir.
Hanefi mezhebindedir ve diş dolgusu meselesi anlatıldığı halde ret ettiği için Hanefi mezhebine göre cenabetlikten kurtulmuyor. Kitaplarda da anlatılırken buyruluyor ki; zekât öncelik itibariyle salih ve dinini kayıran müslümana verilmelidir. Zekât verilirken de yakın akrabadan başlamak lazım ama namazını kılan ve salih olan öncelikle tercih edilir.
Meselâ hanefî mezhebindedir, kaplaması ve dolgusu vardır, kendisine anlatılmıştır ve red ediyordur, kabul etmiyordur. Tabiî hanefî mezhebine göre cenâbetlikden kurtulmuyor. Kitâblarda buyuruluyor ki, öncelik itibâriyle sâlih olan, dînini kayırana vermelidir. Bu, o açıdan doğru. Dînini kayıran varsa onları tercîh etmelidir. Akrabadan bile, meselâ önce yakın akrabaya verilir, yakın akrabadan başlanır. Bunlardan namazını kılan, sâlih olan tercîh edilir. (Fâsık da olmuş olsa verilebilir. Bu zekâtdır diye açıkça verilir. O düşünür belki müslimânlık ne güzel, zekât veriyor, fakir fukarâyı da koruyorlar gibi kalbine böyle bir şey gelebilir. Bunun sebebiyle de hidâyete kavuşabilir mi, o da olabilir. Ya'nî bunu da Ehl-i sünnet âlimleri kitâblarına yazmış. Ama öncelikle salîh olan tercîh edilir).
Oruç tutuyorsa. Eğer dine hürmeti ve saygısı varsa müslüman demektir. Böyle kötü bir söz söyleyince, tevbe ediyorsa, ibadetleri yapamadığı için üzülüyorsa; imanlı demektir. Verilebilir.
Verilir. Fıtra, adak, yemin keffareti, fidye verilir. Usül ve füru'a verilemez. Usül; anne, baba, dedeler, nineneler, yukarıya doğru, füru; çocuklar, torunlar, aşağıya doğru.
Çocuğa harcamak üzere velîsine verilebilir.
Görümceye de, görümcenin kızına da zekât verilebilir.
Hanefi mezhebinde, zengin olan kadın, fakir olan kocasına zekât verebilir. Erkek, hanımına zekât veremez.
3.3 gram altın vermeniz gerekir. Altını ona verir, size satar ve kocanızın eline kâğıt para geçmiş olur.
Erkek, hanımına zekât veremez. Çünkü kadının nafakasını temîn etme vazîfesini Allahü teâlâ erkeğe yüklemiştir. Hanefî mezhebinde bir kavle göre, bir kadın zekâtını fakîr olan kocasına verebilir.
İlmihâl kitâblarında belli bir kâide var. Zekât, sadaka-i fıtr, adak ve yemîn keffâreti, üsûl ve fürû’a verilmez. Kayın peder, kayın vâlide bunlardan değil, öyle ise fakirse bunlara verilebilir.
Kumar oynadığını ve içki içtiğini kesin biliyorsak, vermeyiz. Çünkü, sâlih olan, dînini bilen kimselere verilir.
Îmânı varsa, oruç tutuyorsa verilebilir. Ama iki kişiden birisi kılıyor, diğeri kılmıyorsa namaz kılan tercih edilir.
Bunlar müslümanlara verilir. Gayr-i müslimlere verilmez. Oruç, namaz îmân alâmetidir. Namaz kılana vermelidir.
Kardeşe zekât verilebilir. Altınla devrini yapar, geçmiş zamanlardaki veremediklerinizi de verebilirsiniz.
Bülûğ çağına eren kız veyâ erkek dînen fakîrse zekât alabilir, dînen zengin ise zekât vermelidir. Dolayısıyla, dînen fakîrse kardeşinize, kayın validenize, görümcenize zekât verebilirsiniz. Üsûl ve fürû'a veremezsiniz.
Hayır. Cenâb-ı Hakka şükredilir, o ayrıdır.
İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretleri, (Bir kimsenin tarlası, bahçesi varsa, o kimsenin borcu bile olsa, bu tarlasından, bahçesinden bir kısmını satmak sûretiyle, borcunu öder, elinde de kurban nisâbı kadar para kalır. Dolayısıyla kurban kesmesi vâcibdir) buyuruyor. İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretleri de, (Bu tarlası, bahçesi bunun demirbaşıdır. Dolayısıyla buradan elde ettiği geliri, kurban nisâbına ulaşmış ise, o zamân kurban kesmesi vâcib olur). Hanefî fıkıh kitâblarında buyuruluyor ki, (Kurban nisâbına mâlik olana zekât verilmez). İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretlerinin kavline göre, tarla ve bahçe kurban nisâbına dâhil edilmiyor, ama İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin ictihâdına göre, dâhil ediliyor. O zamân tarlası, bahçesi olana zekât verilmez. İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretlerinin ictihâdına göre verilir. İkisi de doğrudur. İkisi de hakdır. Meselâ bir kimsenin tarlası vardır, mahsûl olmamıştır, kıt kanâatdır. Zora düşmüşlerdir. İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretlerinin ictihâdını düşünerek, buna zekât verilir. Ama tarlası, bahçesi, geliri fenâ değil, yani kendi geçimini temîn edebilecek. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin kavli düşünülerek, bu kurban nisâbına mâlikdir denir ve zekât verilmez. Yani, durumuna göre bakarız, ona göre de hareket ederiz.
Toruna zekât verilmez. Üsûl [anne baba, dedeler, nineler] ve fürû'a [çocuklar, torunlar] zekât, sadaka-i fıtr, adak verilmez.
Kendi kızı olmadığı için ona zekât verilebilir.
Zekat, usül ve füru'a verilmez. Yemin keffareti, adak, sadaka-i fıtr da verilmez. Bu usül ve füru'n dışında fakir olanlara zekat verilir. Yoksa toruna zekat verilmez.
Çocuğa zekât olmaz, ama yeğeninize olur. Hediye gibi ona takılabilir, ama içinizden zekât diye niyet edersiniz.
Alabilir de, yolu var. Zekâtta vekil, vekil edebilir. Vekil olan kimse kendi kendine zekât veremez. Zekâtta umumi vekil olma şartı da yoktur. Kendisi vekil olduğu için bir yakınını vekil eder, o da buna verir.
Zahiren bakılır ve verilir. Verdikten sonra bunun dînen zengin olduğunu anlarsak bir zararı olmaz.
Akıllı olmayanın velisine verilebilir.
Zekât, sadaka-i fıtr, adak, yemîn keffareti, bunlar verilirken önce yakın akrabadan. Müslüman ve sâlih olan fakir akraba deniyor. Çünkü zekâtın verileceği yerler bellidir. Akraba ama din, îmân yok, olmaz o. Akrabalar içerisinde meselâ, sâlih olan, sâliha olanlar ve fâsık olanlar var. Sâlih ve sâliha olanlar tercih edilir. Ama akrabaların hepsi aynı şekilde fâsıktır veya islâmiyyetle alâkaları yoktur. Bunlara verilmez. Komşu da öyle. Zekât, sadaka-i fıtr bunlar ibâdettir. Ne miktarda verileceği bildirildiği gibi kimlere verileceği de bildirilmiştir. Dolayısıyla, İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretlerinin buyurdukları gibi; " İbâdet, emredileni yapmakdır."
Anladığımız kadarıyla ablanızı vekil tayin ediyorsunuz. Ablanızın o fakîrden, (Benim adıma zekât almaya seni vekîl ettim) diye vekâlet alması lâzım. Ondan sonra altın olarak ablanızla devrini yapar, kâğıt para verir, ablanız da onların ihtiyâcı oldukça onlara verebilir. Böylece zekât yerini bulmuş olur.
Gelin fakîrse ona zekât verilir. Herhangi mahzuru söz konusu değildir. Geline verince toruna da yedirebilir.
Fakir, borçlu bunlar öncelik kazanır. Hele bir de yakınsa oradan başlanır. Onlara verilir.
Olmaz. Altınla devir yapılır, bedeli onlara verilebilir.
Evet yakından başlamak tavsiye ediliyor, ama o yakın da sâlih kimse olursa. Meselâ namaz kılanı ararız. Zekâtı verirken, imânlı olduğu, dînine bağlılığı söz konusu ise onlar tercih edilir.
Hediye olmaz. Altınla verilmesi lâzım olduğu için, bilen fakirle devr yapılınca, bedelini ödemek lâzımdır, yoksa harâm olur.