Enver abim holdingde hasret yemeği adı ile abileri topladılar, huzurpınarına hizmet eden arkadaşlarımız da oraya davet edilmişti, Enver abim buyurdular ki;
-35-
Şimdi 73 tane altın koysalar önümüze, 72’si sahte olsa, biri sağlam olsa, düzgün olsa, bir defada git bir tane bul, yok öyle hikâye. Zor iş bu yahu. Kumar değil ki bu, bir yanlış olana elini attın, gittin Cehenneme. Onun için Allahü teâlâ, kullarını böyle rastgele, kumar oynar gibi, din üzerinde konuşmasınlar diye, mürşidler göndermiş, eserler göndermiş, kitaplar göndermiş. Bize ne kalmış, peki demek. İşte eğer peki dersek, kendimize değil de bize bunu anlatan mübarek zatlara peki dersek, dünyada sultan oluruz, âhirette de Cennetlik oluruz. Bütün tehlike iki şeydedir. Biri şüphe etmek, ikincisi imtihan etmek. Yahu bu böyle yazıyor mu acaba, dedik mi bitti, gittin çöpe. Allah muhafaza etsin âbiler. İnsan inandığına, sevdiğine tam güvenmelidir. O güven ne kadar dalgalı olursa, senin hayatın o kadar dalgalı olur. Bitti. Mevlânâ Celaleddîn Rûmî gibi çok büyük bir evliya buyuruyor ki, hocama kavşutum, aklımı bıraktım ve kurtuldum. Çünki hocama kavuştuktan sonra, baktım çok büyük âlim olduğu için, bazı şeyler, şüpheler, bazı fitneler, bazı desiseler gelmeye başladı. Dedi tevbe estagfirullah, tevbe estagfirullah, tevbe estagfirullah. Mübarek beytinde öyle yazmış: Hocama kavuştum, aklımı bıraktım ve kurtuldum. Bizim de tâbi olacağımız eserler ortada. Mübarekler bir gün buyurdular ki, Allah rahmet eylesin, bizim âbilere kim kavuşursa buyurdular, îmânını kurtarır. Çünki onlar gökteki yıldızlar gibidir. Helal olsun.
Allahü teâlâ hepimize maddî ve manevî şifalar versin. Efendim size doyum olmaz. Devam edeceğim ama halim kalmadı, sabahtan beri çok fena yordular çünki. Sübhane rabbike rabbil ızzeti ammâ yesıfûn veselâmün alel mürselîn vel hamdülillahi rabbil âlemin.
-devamı var-