Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Ömer-ül-Fârûk (radıyallahü anhüma) ile Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin evine gittiler. Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretleri (radıyallahü anh): “Merhaba Yâ Resûlallah! Hoş geldiniz. Arkadaşlarınızla beraber safa geldiniz” diyerek karşıladı. Hemen bir oğlak kesip, hanımı da yarısını söğüş yapıp, diğer yarısını da kızarttı. Sıcak bir ekmek hazırladı. Etleri ekmeğin üzerine koyup, sofraya getirdi. Ayrıca taze ve kuru hurma da koydu. “Yâ Resûlallah, buyurunuz” deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz; “Yâ Ebâ Eyyûb! Bu ekmek ile etten bir parça da kızım Fâtıma’ya götür, çünkü ben biliyorum ki; epey zamandan beri Fâtıma bu yemeği yememiştir.” Emir yerine getirilip, sofra kalktıktan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz buyurdular ki: “Bütün bu nimetler, ekmek, et, hurma, taze hurma ne güzel. Bu nimetler şükr ister. Nefsim, yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemin ederim ki, bu nimetler yüzünden, yarın kıyâmet gününde siz suâl olunacaksınız. Ancak şu müstesnâ; Bu ni’metleri yemeğe başlarken “Bismillah”, doyduğunuz zaman da “Elhamdülillahillezi eşba’anâ ve en’ame aleynâ fe efdale” diyerek Cenâb-ı Hakk’a şükür ve duâ ediniz. Zira, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği rızık, bu sebeple, size kifâyet eder.”