Bir gün bir çocuk, Zünnûn-i Mısrî “rahmetullahi aleyh” hazretlerinin yanına gelip; “Bana büyük miktârda para mîrâs kaldı. Bunu sizin hizmetinizde sarf etmek istiyorum.” dedi. Zünnûn-i Mısrî hazretleri; “Bütün paranı fakirlere dağıt” buyurdu ve o da emri yerine getirdi. Bir gün önemli bir ihtiyâcı karşılamak için borç para almak îcâb edince, çocuk; “Keşke paramın bir kısmını dağıtmasaydım da, bu yolda harcasaydım.” dedi. Zünnûn-i Mısrî hazretleri bu sözleri üzerine çocuğun daha olgunlaşmadığını anladı. Genci yanına çağırarak; “Falan attara git, falan ottan üç dirhem versin.” dedi. Genç gidip söylenileni alıp getirdi. Zünnûn-i Mısrî hazretleri; “Bunları havanda ez, yağda hamur hâline getir, ondan üç boncuk yap ve hepsini iğne ile delerek bana getir.” dedi. Genç söylenilenleri yapıp onun yanına gitti. Zünnûn-i Mısrî hazretleri üç boncuğu eline aldı, biraz oğuşturdu ve duâ etti. Herbiri hiç kimsenin görmediği birer mücevher oldu. Gence dönerek; “Bunları al pazara götür, değerini öğren gel.” dedi. Genç pazara gitti, bunların herbirine yüz bin dirhem altın verildiğini öğrendi. Gelip durumu Zünnûn-i Mısrî’ye bildirince, ona; “Bunları havana koy, ufala ve suya at gitsin. Şunu bil ki talebelerim ekmek bulamadıkları için aç değil, istedikleri için açtırlar.” dedi. Bunun üzerine genç tövbe etti. Gönlünde dünyânın hiçbir değeri kalmadı.
Evliyalar Ansiklopedisi