Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
………. …
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
………. …
Enver abimin kalbinde, insanlara karşı öyle bir sevgi muhabbet vardı ki,.. insanlar ahiretde yanmasın diye ömrü boyunca uğraştı. Her yaptığı işte mutlaka insanların ahiretde kurtulmasına ait bir yönü vardı. Birisi bir sual sorduğunda mutlaka onun ahiretini düşünerek cevab verirlerdi. O, insanları çok sevdiğinden insanlar da Onu çok severdi. 22 Şubat’ta Eyüp Sultan’da cenaze namazı buna delildir. Eyüp Sultan’daki o mahşerî kalabalığın bir ikincisini gördüm diyen hiçbir insan bulunamaz herhalde. Enver abimizi her insan elinde olmadan, farkında olmadan severdi. Tabii bu sevgi, Onun kalbinden gelen sevginin yansımasıdır. Enver abimin kalbinde anlaşılamaz bir mıknatıs vardı,.. öyle ki; insanlar O’na doğru kuvvetle çekildiğini farkederlerdi. Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Hocamız; “Kalbden kalbe bir yol vardır; o yol, muhabbet yoludur. İş, o yolu ele geçirmektir. Bu muhabbet yolu ele geçerse, insan sevdiği ile beraberdir. Gece de beraberdir, gündüz de beraberdir. Dünyada da, ahiretde de beraberdir. Kabrde de, mahşer yerinde de beraberdir. Sevince beraberlik böyle olur” buyuruyorlardı. “İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli” buyuruyorlardı. Çünki, Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”; Dünyada kimi severseniz ahiretde onun yanında olursunuz, buyuruyorlar. Onun için, Enver abim de sık sık; “Kim olduğunuz değil, kiminle olduğunuz önemli” buyururdu. “Ahiretde nerede ve kimlerle beraber olmak istiyorsanız bu tercihi dünyada yapın” buyuruyorlardı ve bunun nasıl olacağını öğretiyorlardı. Yani, son nefesde imanla ölebilmenin yolunu gösteriyorlardı hep.. Sık sık söyledikleri bir söz: “Kurtulmak için kurtulanlarla beraber olmak lazım” buyururlardı.
Vefatlarından birkaç ay evvelki son sohbetlerinin birinde, (Miraç kandilinde) buyurmuşlardı ki; “Size mutlak olan birşey söylüyorum: Ahiret hayatı, dünya hayatından daha rahat, daha huzurlu, daha iyidir. Sakın ola ki ölümden korkmayın. Ölüm; evin bir odasından diğer odasına geçmek gibidir. Müslümanlar son nefeste Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” görerek ve Cennet hayatını görerek, ölüm acısını hiç duymayacaklardır. Ömrü olana bu hizmetler, bu nimetler devam eder, ömrü olmayana da Cennet nimetleri nasib olur inşallah.” buyurmuşlardı..
Gerçi Enver abimiz her zaman ölümden bahsederler, ölümü hatırlatırlardı, fakat son zamanlar kendilerini anlatmışlar lakin biz anlayamadık veya sevgimiz anlamamıza mani oldu.
Her zaman anlatırlardı ki; “Son nefesde beyindekiler silinir, fakat kalbdekiler kalıcıdır. Beyin, bilgi yeridir, kalb ise sevgi yeridir. Son nefesde iman ile ölmek veya imansız ölmek, kalbdeki sevgiye tabidir. Kalbde yüzde ellibir neyin sevgisi önde ise ölüm anı o yönde olacaktır” buyururlardı. Ve sevdiklerinin kalblerinde ahiret sevgisinin önde olmasını, dünya sevgisini kalbden çıkarmayı tavsiye ederlerdi, bunun ehemmiyetini kalblere nakış nakış örerlerdi. Dünyayı kullanmak değil, sevgisinin kötü olduğunu, kalblere girmesinin kötü olduğunu her zaman anlatırlardı. Dünyanın bir binek olduğunu, vasıta olduğunu, gaye olmadığını, en iyisinden kullanmak fakat kalbe koymamak lazım olduğunu anlatırlardı. Dünya sevgisini kalbe koymanın, sarayın içine çöp dökmek gibi olacağını anlatırlardı. Bir sözün tesir etmesi için, söyleyenin o meseleyi tatbik etmesi, uygulaması lazımdır. Enver abimizin sözleri kalblere tesir ederdi. Çünki, kendi menfeatini hiç düşünmez, daima karşısındakinin iyiliği için, ahireti için söylerdi.. laf olsun diye değil, hücrelerine kadar inanarak, kalbinden söylerdi.
Enver abim, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı. Allahü teala rahmeti ile merhameti ile muamele eylesin inşallah.
Hocamız; “Kalbden kalbe bir yol vardır; o yol, muhabbet yoludur. İş, o yolu ele geçirmektir. Bu muhabbet yolu ele geçerse, insan sevdiği ile beraberdir. Gece de beraberdir, gündüz de beraberdir. Dünyada da, ahiretde de beraberdir. Kabrde de, mahşer yerinde de beraberdir. Sevince beraberlik böyle olur” buyuruyorlardı. “İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli” buyuruyorlardı. Çünki, Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”; Dünyada kimi severseniz ahiretde onun yanında olursunuz, buyuruyorlar. Onun için, Enver abim de sık sık; “Kim olduğunuz değil, kiminle olduğunuz önemli” buyururdu. “Ahiretde nerede ve kimlerle beraber olmak istiyorsanız bu tercihi dünyada yapın” buyuruyorlardı ve bunun nasıl olacağını öğretiyorlardı. Yani, son nefesde imanla ölebilmenin yolunu gösteriyorlardı hep.. Sık sık söyledikleri bir söz: “Kurtulmak için kurtulanlarla beraber olmak lazım” buyururlardı.
Vefatlarından birkaç ay evvelki son sohbetlerinin birinde, (Miraç kandilinde) buyurmuşlardı ki; “Size mutlak olan birşey söylüyorum: Ahiret hayatı, dünya hayatından daha rahat, daha huzurlu, daha iyidir. Sakın ola ki ölümden korkmayın. Ölüm; evin bir odasından diğer odasına geçmek gibidir. Müslümanlar son nefeste Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” görerek ve Cennet hayatını görerek, ölüm acısını hiç duymayacaklardır. Ömrü olana bu hizmetler, bu nimetler devam eder, ömrü olmayana da Cennet nimetleri nasib olur inşallah.” buyurmuşlardı..
Gerçi Enver abimiz her zaman ölümden bahsederler, ölümü hatırlatırlardı, fakat son zamanlar kendilerini anlatmışlar lakin biz anlayamadık veya sevgimiz anlamamıza mani oldu.
Her zaman anlatırlardı ki; “Son nefesde beyindekiler silinir, fakat kalbdekiler kalıcıdır. Beyin, bilgi yeridir, kalb ise sevgi yeridir. Son nefesde iman ile ölmek veya imansız ölmek, kalbdeki sevgiye tabidir. Kalbde yüzde ellibir neyin sevgisi önde ise ölüm anı o yönde olacaktır” buyururlardı. Ve sevdiklerinin kalblerinde ahiret sevgisinin önde olmasını, dünya sevgisini kalbden çıkarmayı tavsiye ederlerdi, bunun ehemmiyetini kalblere nakış nakış örerlerdi. Dünyayı kullanmak değil, sevgisinin kötü olduğunu, kalblere girmesinin kötü olduğunu her zaman anlatırlardı. Dünyanın bir binek olduğunu, vasıta olduğunu, gaye olmadığını, en iyisinden kullanmak fakat kalbe koymamak lazım olduğunu anlatırlardı. Dünya sevgisini kalbe koymanın, sarayın içine çöp dökmek gibi olacağını anlatırlardı. Bir sözün tesir etmesi için, söyleyenin o meseleyi tatbik etmesi, uygulaması lazımdır. Enver abimizin sözleri kalblere tesir ederdi. Çünki, kendi menfeatini hiç düşünmez, daima karşısındakinin iyiliği için, ahireti için söylerdi.. laf olsun diye değil, hücrelerine kadar inanarak, kalbinden söylerdi.
Enver abim, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı. Allahü teala rahmeti ile merhameti ile muamele eylesin inşallah.
Fî emanillah
Ey lâtifler lâtifi, ey kalblerin meliki,
ilim, takva ehlinin reisi, ehl-i sünnet varisi.
İnsanların üstünü, doğru yolun rehberi,
hayât esrarını çözen, âriflerin serveri.
Asrın müceddidi, O vâris-i enbiyâ…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Her kelamında rûhlara, âb-ı hayât akıyor,
her sözü, kalblerden, pasları kaldırıyor.
Aşkıyla tutuşanlar, yanıp kavruluyor,
kalbi mühürlü olanın, nasibi olmuyor!
Yapayalnız bir insan ulaşır mı felaha?
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Vurulmamak ne mümkün! Nur akan simanıza,
seçilmişler vâsıldır, hizmete zatınıza.
Mümkün olamaz karşılık, bizdeki hakkınıza,
cana minnet biliriz, kulluğu kapınıza.
Onun hürmetine yâ Rab, bizi Ondan ayırma!
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Resûlullahı, gösteren aynadır bizzatihi!
Abdülhakim efendinin göz nurudur kendisi!
Kurtarır layık olsak, teveccühünüz bizi,
neler kazanmazdık ah! tanıyabilsek sizi…
Ey gönüller sultanı, canım dayanmaz daha,
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Gözlerimi kapayıp, derin düşünüyorum,
hayâlimde, rûhumda, bir Işık görüyorum.
Kalbleri pak eden, bakışlar önündeyim,
fakat bu, rü’yâ değil, bilmiyorum nerdeyim.
Sevdamız bu Işığadır, rûhların tek matlûbuna…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Doğrusu bu cihanda, başkaca Işık yoktur,
Olsa bile sönüktür, ziyasız ve donuktur.
Sizi bilenler bilir, bilmeyene söz yoktur.
Bu nadide sofrada, kırıntı bize çoktur.
Bu Işık kavuşturmuş, âşıkları ma’şûka…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Bizden sadır olanlar, sizi sena edemez,
boş laftan, yanlış sözden, daha öte gidemez.
Hakire sükut düşer, karga nağme edemez!
Sizi meth-ü senaya, diller kafi gelemez.
Sevenlerin ne yapsın, zulmet dolu dünyada…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Ardınızdan yetim kaldı ciğerpareleriniz,
yüreği parçalanan aşıklar sizin sevenleriniz.
Kararan gönüllere ilim meşalesiydiniz,
İlim, takva ehlinin şüphesiz reisiydiniz.
Unutulmayan nursunuz, ehl-i sünnet yoluna.
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Bir teveccühle, gaflet perdelerini gideren,
bir tebessümle, sonsuz se’âdetleri veren.
İlm, irfân, kerâmet, hârikalar menba’ı,
bu dünyâ nazarınızda, sanki örümcek ağı.
Ebedî sultân olur, bende olan Onlara.
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Alimlerin rehberi, âşıklar sığınağı,
Dünya zulmette iken, kurtardınız etrafı.
Sel gibi aktı yaşlar, sevenin gözlerinden.
Ölüm size düğündür, biz olduk elem çeken.
Sevenleriniz ne yapsın zulmet dolu dünyada?
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Bizimki övmek değil; nafile bir gayrettir,
Belki birkaç söz ile, güneş’i tarif etmektir.
Aşığa gönül gerek, bizlerdeki yürektir.
Bu yolda makbul olan, kendini hiç bilmektir.
Bu dünyayı terk ettiniz, kavuştunuz maşuğa.
Huzur ailesi dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Enver abim idi, Sizinle aramızda vasıta olan,
Enver abim idi, sırlarınıza vâkıf olan,
Enver abim idi, Işığınızla cihanı aydınlatan,
Enver abim idi, gönülleri ferahlatan,
Sizden sonra, O da kavuştu şimdi maşuğuna,
Nasıl dayanılır, yetim kaldık bu dünyada.
ilim, takva ehlinin reisi, ehl-i sünnet varisi.
İnsanların üstünü, doğru yolun rehberi,
hayât esrarını çözen, âriflerin serveri.
Asrın müceddidi, O vâris-i enbiyâ…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Her kelamında rûhlara, âb-ı hayât akıyor,
her sözü, kalblerden, pasları kaldırıyor.
Aşkıyla tutuşanlar, yanıp kavruluyor,
kalbi mühürlü olanın, nasibi olmuyor!
Yapayalnız bir insan ulaşır mı felaha?
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Vurulmamak ne mümkün! Nur akan simanıza,
seçilmişler vâsıldır, hizmete zatınıza.
Mümkün olamaz karşılık, bizdeki hakkınıza,
cana minnet biliriz, kulluğu kapınıza.
Onun hürmetine yâ Rab, bizi Ondan ayırma!
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Resûlullahı, gösteren aynadır bizzatihi!
Abdülhakim efendinin göz nurudur kendisi!
Kurtarır layık olsak, teveccühünüz bizi,
neler kazanmazdık ah! tanıyabilsek sizi…
Ey gönüller sultanı, canım dayanmaz daha,
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Gözlerimi kapayıp, derin düşünüyorum,
hayâlimde, rûhumda, bir Işık görüyorum.
Kalbleri pak eden, bakışlar önündeyim,
fakat bu, rü’yâ değil, bilmiyorum nerdeyim.
Sevdamız bu Işığadır, rûhların tek matlûbuna…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Doğrusu bu cihanda, başkaca Işık yoktur,
Olsa bile sönüktür, ziyasız ve donuktur.
Sizi bilenler bilir, bilmeyene söz yoktur.
Bu nadide sofrada, kırıntı bize çoktur.
Bu Işık kavuşturmuş, âşıkları ma’şûka…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Bizden sadır olanlar, sizi sena edemez,
boş laftan, yanlış sözden, daha öte gidemez.
Hakire sükut düşer, karga nağme edemez!
Sizi meth-ü senaya, diller kafi gelemez.
Sevenlerin ne yapsın, zulmet dolu dünyada…
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Ardınızdan yetim kaldı ciğerpareleriniz,
yüreği parçalanan aşıklar sizin sevenleriniz.
Kararan gönüllere ilim meşalesiydiniz,
İlim, takva ehlinin şüphesiz reisiydiniz.
Unutulmayan nursunuz, ehl-i sünnet yoluna.
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Bir teveccühle, gaflet perdelerini gideren,
bir tebessümle, sonsuz se’âdetleri veren.
İlm, irfân, kerâmet, hârikalar menba’ı,
bu dünyâ nazarınızda, sanki örümcek ağı.
Ebedî sultân olur, bende olan Onlara.
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Alimlerin rehberi, âşıklar sığınağı,
Dünya zulmette iken, kurtardınız etrafı.
Sel gibi aktı yaşlar, sevenin gözlerinden.
Ölüm size düğündür, biz olduk elem çeken.
Sevenleriniz ne yapsın zulmet dolu dünyada?
Yürekler dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Bizimki övmek değil; nafile bir gayrettir,
Belki birkaç söz ile, güneş’i tarif etmektir.
Aşığa gönül gerek, bizlerdeki yürektir.
Bu yolda makbul olan, kendini hiç bilmektir.
Bu dünyayı terk ettiniz, kavuştunuz maşuğa.
Huzur ailesi dayanır mı Sizden ayrı kalmağa?
Enver abim idi, Sizinle aramızda vasıta olan,
Enver abim idi, sırlarınıza vâkıf olan,
Enver abim idi, Işığınızla cihanı aydınlatan,
Enver abim idi, gönülleri ferahlatan,
Sizden sonra, O da kavuştu şimdi maşuğuna,
Nasıl dayanılır, yetim kaldık bu dünyada.