İmâm-ı Âzam “rahmetullahi aleyh” hazretleri ile aynı dönemde yaşayan Dâvûd-i Tâî hazretlerine bir gün bir kadın gelir. Kocası ölmüştür ve ortada, paylaştırılması gereken 8000 altın vardır. Dâvûd-i Tâî hazretleri ‘kaç evladı, kaçhalası, kaç teyzesi…’ filan diye sormaya başlar. Kadın söyledikçe Dâvûd-i Tâî hazretleri hesaplar. Sonunda kadına düşen, hepsi hepsi bir altındır. 8000 altından kendine bir altın düşmesi kadının hiç hoşuna gitmez. ‘Bu iş böyle olmamalı.’ der ve İmâm-ı Âzam hazretlerinin huzûruna çıkar. İmâm’a, davası hakkında tek cümle söyler. ‘Kocamdan 8000 altın kaldı, Dâvûd-i Tâî’ye gittim, bana yalnız bir altın düşeceğini söyledi.’ İmâm – ı Âzam Ebû Hanîfe hazretleri bir kaç sâniye düşünür. Başkaca bir şey sormadan başlar saymaya : ‘Senin falanca falanca akraban, beyinin de filanca filanca akrabaları var değil mi?’. Kadın ‘Evet’ der, ‘Ama ben bunları size saymadım. Siz nereden bildiniz?’ İmâm-ı Âzam hazretleri, ‘basit’ der ve akıllara durgunluk veren şu cevâbı verir: ‘Dâvûd-i Tâî’nin hesâbına güvendiğim için hesâbı tersine götürdüm. 8000 altından sana bir altın kalıyorsa akrabalarınız ancak böyle olabilir.’