Enver abim buyurdular ki;
Birgün arkadaşlara dedim ki; Bakın arkadaşlar, Eyüp Sultan’da, benim dünyâya gelmeme sebeb olan babam yatıyor. Onunla ondört sene birlikde oldum. Ama mübârek Hocamızla, ellialtı sene beraber oldum. Mübâreklerin bütün hayâtını üç cümleyle özetleyebilirim. Birincisi; onların ömrü kitâb okumakla geçdi. Düşünün ki, bir gün üniversiteden geldim, bakdım. Mübârekler salıncağı sallıyorlar. Odaya girince, efendim müsâ’ade ederseniz ben sallayayım, dedim. Kardeşim, ben boş duramam. Yedi sâattir yukarıda kitâb okuyorum. Başım ağrıyor. Şimdi burayı bıraksam, yine kitâbın başına gideceğim. Ben boş duramam, buyurdular. İşte, Mübâreklerin hayât tarzının biri, kitâb okumakdır.
Hocamızın hayatındaki ikinci husûsîyeti, kitâb yaymakdır. Çantasına kitâbları doldurur, her tarafa o kitâbları verirdi. Tabii ba’zen üzüntülü durumlarla da karşılaşıyorlardı. Kendileri anlatmışlardı. Bir gün bir kabristâna gitdim. Orada bir genç vardı. Görünüşde ihlâsla yalvarıyordu. O gence bir Îmân ve İslâm kitâbı hediye etmek istedim, beni azarladı. Sen git onu başkasına ver. Zâten ben onları biliyorum, dedi. Kalbim çok kırıldı. Sonra eve döndüğümde, kitâb satış listesi gelince ferahladım, buyurdular.
Mübâreklerin üçüncü husûsîyeti, sevgidir. Sohbetlerinde dâimâ şunları söylerlerdi. Birbirinizle iyi geçinin, aranıza fitne girmesin. Târih boyunca cem’iyyetler, devletler, hep içerden yıkılmıştır. Fitne içerden olur, dışarıdan olmaz. Birisi fitneye sebeb olacak bir söz söylerse, kim ona sus derse, yüz şehîd sevâbı alır. Birçok iyilik yapmış, ondan bahsetmiyorsun, bir hatâ yapmış onu söylüyorsun deyip, onu susturmalıdır. Onun için, kitâb yayma, kitâb okuma ve birbirimizi sevme işi, hepimizin ana husûsîyeti olmalıdır. Mübârekler buyuruyorlar ki; Hâlis, sâdık bir talebenin iki özelliği vardır. Birincisi, çok saygılı, edeblidir. Hakîkî bir talebe, Hocasına mutlak bir şekilde edebli olmalıdır. Bu edeb nedir? Onun sözünü dinlemek ve onu üzmemektir. Talebede bulunması gereken ikinci özellik, mütevâzı olmak, alçak gönüllü olmakdır. Alçak gönüllü olanı Allahü teâlâ da sever, kulları da sever. Dolayısıyla, Allahü teâlânın bütün sıfatları, günâhlara düşmandır. Ama kibrli olana, sivri dilli olana, Allahü teâlânın zâtı düşmandır. Allahü teâlâ; kim bana bunda ortak olmaya kalkarsa, onu hiç acımam Cehenneme atarım. Çünki, kibriyâ ve azamet bana âittir, buyuruyor.
ali zeki osmanağaoğlu