Enver abim, huzurpınarı hizmetlerine iştirak eden arkadaşlarımızı Sarıyer’deki evlerine davet etmişlerdi.
O gün Enver abim buyurdular ki;.
-1-
Geçen gün gibi geçip gitti, vefâ da,
İnsanların kimi hayâl, kimi ümit peşinde.
Dostluk, vefâ görünüşte kaldı aralarında,
Fakat kalbleri akreplerle dolu gerçekte.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri, bir gün Câfer-i Sâdık’ın evine gitti. Câfer-i Sâdık: “Ey Süfyân! Sen, zaman zaman sultân ile görüşüyorsun. O seni arıyor, sen de ona gidiyorsun. Ben ise, mümkün mertebe sultandan uzak duruyorum. Zamânın hâli bunu îcâb ettiriyor. Yanımdan hemen çık, git!”
Süfyân-ı Sevrî; “Bana bir hadîs-i şerîf nakletmedikçe buradan ayrılmayacağım, ey İmâm! Senden nasihat alacak bir şey işitip gideyim.” dedi.
Câfer-i Sâdık; “Çok sözün sana faydası yoktur. Ben atalarımdan rivâyetle Resûlullah’tan bildirilen şu üç şeyi sana anlatayım.” dedi. Bu üç şey şudur: Allahü teâlânın nîmetine kavuşan ve bu nîmetin devamlı olmasını isteyen kimse, Allah’a hamd ve şükrünü çoğaltsın! Zîrâ Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde İbrâhim sûresi onuncu âyetinde meâlen; “Nîmetlerimin kıymetini bilir, emrettiğim gibi kullanırsanız, onları arttırırım. Kıymetini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azâb ederim.” buyurdu..
-devamı var-