İMAM-I GAZALİ (Rahmetullahi Aleyh) Günahta Israr Etmek

Günâhta ısrâr etmek, iki sebepledir ki,
"Dînin haberlerine inanmamak"tır ilki.
 
İkinci sebep ise, nefsi çok kuvvetlidir.
Günâhın lezzetinden vazgeçememektedir.
 
Lâkin nefis, güçlü bir düşmanıdır insanın.
Gâyesi, “Sâhibini yakmaktır” çünkü yarın.
 
Resûlullah buyurdu: "Ateş"i cenâb-ı Hak,
Yaratınca, Cibrîl’e emretti ki: “Ona bak!
 
Cehenneme bakınca Cibrîl-i emîn dahî,
Dehşet ve şiddetinden dedi ki: “Yâ ilâhî!
 
Bunu, bu hâli ile insanlar bilse eğer,
Bu şiddetli azâba, aslâ girmez kimseler.”
 
Bu sefer etrâfında “Şehvetler” eyledi halk.
Ve Cibrîl-i emîne buyurdu: “Bir daha bak!
 
Baktığında gördü ki, nefse tatlı, hoş gelen,
Ne varsa, Cehennemin etrâfında tamâmen.
 
Dedi ki: “Bu kadar çok olunca lezzet ve haz,
Cehenneme girmiyen, bir kişi bile kalmaz.”
 
Daha sonra “Cennet”i yarattı cenâb-ı Hak.
Ve Cibrîl-i emîne buyurdu: “Buna da bak!”
 
Cennet nîmetlerini görünce etti ki arz:
“Bu Cennete girmiyen, bir kişi bile olmaz.”
 
Onun da etrâfında bu sefer cenâb-ı Hak,
Çeşitli “Sıkıntılar, mihnetler” eyledi halk.
 
Sonra da buyurdu ki: “Bir daha eyle nazar!”
Baktı ki, orada hep her dert ve sıkıntılar.
 
Dedi ki: “Bu kadar çok sıkıntı, dert ve belâ,
Olunca, buna giden bir kimse olmaz aslâ.”
 
Günâhlara ısrârda, ikinci mühim sebep,
Tövbe ve istiğfârı "Sonra"ya bırakır hep.
 
Der ki: “Şu da olsun da, sonra tövbe ederim.”
Böylelikle tövbeyi, tehir eder her dâim.
 
Çünkü o, uzak görür ölüm'ü kendisine.
Halbuki "Çok yakın"dır ölüm ona aksine.
 
Ölüm'ü, göz önüne her an getirmelidir.
Çünkü hiç belli olmaz, belki de şimdi gelir.
 
“Hayır!” diyemiyorsa nefsinin şehvetine,
Nasıl dayanacaktır "Cehennem ateşi"ne?
 
Doktor, yasak edince çok sevdiği bir şeyi,
Sıhhatini düşünüp, terk eder o nesneyi.
 
Lâkin buyuruyor ki Kur'ânda cenâb-ı Hak:
“Günâh işliyenleri, yakacağım muhakkak.”
 
Allahın kelâmına, bir "doktor sözü" kadar,
Ehemmiyyet vermeyip, işleniyor günâhlar.
 
“Yarın tövbe ederim” diyene, demeli ki:
“Yarına çıkmak için, senedin var mı peki?”
 
Resûlullah buyurdu: “Cehennemdekilerin,
Çoğu, tehir yüzünden feryâd eder pek hazîn.”
 
Bunlar şuna benzer ki, bir kimseye, faraza,
Şu ağacı kes!” diye, bir emir veren olsa,
 
Der ki: “Onu kesmeye, şimdi yoktur kuvvetim.
Dursun da, öbür sene daha kolay keserim.”
 
Lâkin öbür seneye, kök salar daha fazla.
Daha da kavî olup, kesemez onu aslâ.
 
“Allah affeder” diye düşünürse biri de,
Denir ki: “Hak teâlâ affetmiyebilir de.”
 
Îmân, ibâdetlerle kuvvet bulmazsa eğer,
"Susuz ağaç" misâli, bir gün kurur ve biter.